Hazır mevsimi açılmamışken Ağva'ya gidelim dedik. Cuma akşamından yola çıktık, yanlış yoldan gitmeye karar verdiğimiz için Teke-Ağva arasındaki virajlı yola girdiğimizde hava çoktan kararmıştı. İlk defa Ağva'ya gittiğimiz yolu da bilmediğimiz için yavaş yavaş gittik. Kalacağımız motele vardığımızda akşam saat 10 olmuştu, aslında İstanbul'dan 1,5 saatmiş, ama biz 3 saatte ancak vardık.
Sabah kuş sesleri ile uyandık. Nehir kenarındaki kahvaltıdan sonra sahile indik. Geniş ve güzel Ağva kumsalı heyecanla haftasonu misafirlerini bekliyordu. Karpuz kabuğu denize düştü mü bilmiyorum, ama deniz sezonunu açanlar var. Ben hala yazlık malzemelerimi çıkartmadığım için eşofmanımın paçalarını sıvadım, şöyle Karadeniz'in hafif dalgalı sularında ayaklarımı serinlettim. Bir süre sahilde kumlardan yürüdük, bazı yaramaz dalgalar paçalarımı ıslattı.
Cumartesi günü Ağva kafa dinlemeye ne kadar uygunsa, pazar günü de o kadar kalabalıktı. Havanın güzelliğini görenler biraz temiz hava, biraz değişiklik için sabahın erken saatlerinde Ayva'ya gelmeye başlamışlardı. Pazar akşamı dönüş trafiğine kalmamak için 11:30 gibi yola çıktık. Aslında toplamda 1 tam gün kaldık, ama sanki uzun bir tatil gibi geldi.
Ağva'ya ille de konaklamalı gitmek gerekmiyor, cumartesi sabah erkenden yola çıkıp akşam üstü de dönebilirsiniz. Aklınızda olsun, Üsküdar'dan saat başı dolmuş kalkıyor. Fırsatınız varsa cumartesi günü gitmenizi öneririm, pazar günleri kalabalık oluyor gibi görünüyor.
Yaz mevsimin ilk ayına gireceğimiz şu günlerde serin bir yaz geçirebilmeniz dileğiyle