Salı, Nisan 18, 2006

Yeni Bir Hobi Daha


Sanki evdeki tüm boyalar, boncuklar, örgüler, ipler bitti, bütün kitan kitaplar okundu; bir de şu yapboz işine bulaştım. Aslında önceden 2 yapboz çalışmam olmuştu. Birisi nehir kıyısında çiçekçilerin olduğu bir resimdi, karlı bir İstanbul gününde gökyüzü kısmını biraz zorlayıp deneme yanılma ile bitirmiştim.

İkincisini eşimle birlikte beğenip almıştık, ilk önce bi heves birlikte kenarlarını yaptık. Daha sonra ben ortadaki kadın figürünü yaptım. Ama arkasındaki yeşil fonu bir türlü bitiremedim. Neyse ki yapboz halısı aldım da toplayıp kaldırdım, yoksa yarım kalmış yapbozu yaklaşık 3 sene nerde, nasıl muhafaza ederdim bilmiyorum.

Bir iki hafta önce kitapçı da gezerken bu yapboz çok hoşuma gitti. Arka fonun zor olması konusunda eşimin uyarılarına rağmen söz dinlemeyip bu yapbozu aldım. 30 Nisan'a bitireceğime dair söz verdim : 12 günüm kaldı.

Yapboz halısında hala bitmeyen yapboz olduğu için salondaki orta sehpaya el koydum, üstüne vakti zamanında bu iş için kestirdiğim MDF'yi yerleştirdim. İlk yapbozu yaparken Türkiye'de uygun fiyata yapboz halısı yoktu ya da ben bulamıyordum. Ben de taşınması kolay diye yapı markette istediğim ölçülere göre MDF kestirmiştim.

İlk önce kenar parçaları ayırdım. Bunları yaparken 1000 parça elden geçti, renklerine göre yine ayrı ayrı kaselere koydum. Kolay olan ve yeri çok belli olan parçaları yerleştirerek işleme devam ediyorum. Gökyüzü kısmına gelince bir de şekillerine göre alt gruplara ayırıp işleme devam edeceğim. Bakalım 30 Nisan'a kadar ne kadarını bitireceğim. Ama merak etmeyin bitmiş ve çerçevelenmiş halini sizlerle paylaşacağım. ( umarım )

Pazar, Nisan 16, 2006

Buz Devri - Ice Age 2 Gösterimde

Vee uzun zamandır beklediğim film nihayet gösterime girdi. Hiç kaçırır mıyım, hemen izlemeye gittim.

İlk film kadar başarılı ve eğlenceli olmuş. Bu filmde meşe palamutuna kafayı takmış Scrat'ın, bi çeşit sincap, rolü arttırılmış. Çok ilginç ve çok komik sahneler var. Sid, Manfred ve Diego dışında yeni karakterler eklenmiş. Çok şirin küçük hayvanlar var, tiplemelerine dikkat etmenizi öneririm. Filmle ilgili fazla detay yazamıyorum. Eğer benim gibi animasyon film meraklısı iseniz, kesinlikle kaçırmamalısınız.

Ali Poyrazoğlu, Haluk Bilginer ve Yekta Kopan seslendirmede yine harikalar yaratıyorlar. Deniz ve dalgaların olduğun bir bölüm vardı, detaylar o kadar gerçekçi ki, gerçek mi, yoksa animasyon mu hiç anlaşılmıyor.

Bu hafta Madagaskar'a benzeyen bir animasyon filmi daha gösterime girdi. Vahşi Doğa'yı (The Wild) henüz izleyemedim, ama en kısa zamanda gideceğim.

Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle...

Pazar, Nisan 09, 2006

Tam Buğday Unlu Ekmek

Eveeet ısrarlara dayanamayıp biz de ekmek yapma makinası aldık :)

Cumartesi günü karfurda alışveriş yaparken bir iki kez önünden geçtik, şöyle bir bakındık, sonuç olarak almaya karar verdik. Daha önceden Söke Un'un hazır ekmeklik un paketlerinden tam buğday unu karışımı almıştım.

Koşa koşa eve geldik. Kitapçığa hızlıca göz atıp hemen uygulamaya geçtim. Yapımı çok kolay. Kutunun arkasında verilen ölçülere göre sırası ile ılık su, un ve en son olarak da mayayı ekledim. Önerilen süreye göre 1 nolu programı seçip beklemeye başladım.

Kapağındaki bölmeden içini görebiliyorsunuz. Önce bi yoğurdu, sonra biraz bekledi. Sonra biraz daha yoğurdu, tekrar mayalanma süresi için bekledi. Son olarak da pişirdi. Bu süreç yaklaşık 3 saat sürdü. Tabii biz de meraklı kediler gibi sürekli gidip gidip kapağından baktık. Bence en güzel özelliklerinden biri de programın bitmesine ne kadar kaldığını küçük ekrandan görebiliyorsunuz.

Eve zaten mis gibi bir koku yayılmıştı, program bittiğinde bip sesleri ile bize haber verince koşarak mutfağa gittik. Heyecanla kapağını açıp mutfak eldiveni ile pişirme tavasını çıkardık. 10-15 dakika bekledikten sonra pişirme tavasından çıkardık, tel ızgaranın üzerine koyduk. Ekmek bıçağı ile ucundan biraz kesince içinin de gayet güzel piştiğini gördük. Artık ev yapımı ekmeğiz hazırdı.

Biraz reklam olacak, ama fiyat performans açısından bence harika bir ürün. Sabah kahvaltıda sıcak ekmek yemek isteyenler için şöyle de bir özelliği var; uyanma saatinizi hesaplayarak programlıyorsunuz, makina sabaha karşı çalışmaya başlıyor. Taze ekmek kokusu ile uyanabilirsiniz ya da rüyanızda nefis ekmekler görebilirsiniz :)

Yalnız şöyle de küçük bir sorun var. Bu kadar güzel bir alete kullanım kılavuzu pek yakışmamış. Biraz daha renkli, yazıları büyük, daha şık bir kılavuz yapsalar harika olur :)

Salı, Nisan 04, 2006

Enginarlı Pilav


Enginar mevsimi geldi çattı, işte size benden yapımı çok kolay, bir o kadar da lezzetli bir pilav tarifi.

Malzemeler:
1 orta boy soğan
1 su bardağı pirinç
4-5 tane haşlanmış enginar
1/2 su su bardağı haşlanmış bezelye
1.5 su bardağı kaynar su
5-6 dal dere otu
2 yemek kaşığı zeytinyağ
tuz

Yapılışı:
Soğanı soyup küp küp doğrayın, 2 yemek kaşığı zeytinyağında pembeleşinceye kadar çevirin. Bu arada enginarları küp küp doğrayın. Pirinci, durulandığında berrak su akıncaya kadar yıkayın ve iyice süzün. Pirinci tencereye ekleyip soğanlarla birlikte çevirin. Pirinç taneleri şeffaflaşınca bezelye ve enginarı ekleyin. Damak zevkinize göre tuz serptikten sonra 1.5 su bardağı sıcak su ekleyip tenceredekileri güzelce karıştırın. Tencerenin ağzını kapatıp kısık ateşte pişmeye bırakın.

Bir 10-15 dakika sonra kontrol edin, eğer suyun az geldiğini düşünüyorsanız yaklaşık yarım su bardağı daha kaynar su (daha az da olabilir, ben biraz göz kararı ekledim de) ekleyebilirsiniz. Pişmeye yakın ince doğranmış dereotunu ekleyin. Pilav hazır olduğunda tencerenin üzerine peçete veya kağıt havlu örtüp kapağını kapatıp dinlendirin. Daha sonra harmanlayıp servis edebilirsiniz.

Pilavdaki enginar ve bezelye miktarı ile arzu ettiğiniz şekilde oynayabilirsiniz. Enginarlı pilav yerine pilavlı enginar da yemek değişik olabilir :) Bir dahaki sefere pişirirken içine yarım limonun suyunu da eklemeyi düşünüyorum, sizin de aklınızda olsun.

Afiyet olsun

Pazar, Nisan 02, 2006

Bahar Geldi

Sizin oralarda hava nasıl? Bizim buralara çoktan bahar geldi :) Saatler de bir saat ileriye alındı ya, akşamları hava geç kararıyor. Sürekli gezesim geliyor. Pazar günü balkondaki sardunyalarıma biraz ilgi gösterdim, geçen sene diktiğim lilyum soğanları bu yaz da açmaya hazırlanıyorlar.

Aslında burçlarla pek ilgilenmem, ama enteresandır arkadaşlarımın burçlarını dikkate aldığımda bi iki burçta gruplayabiliriz : Koç, Yengeç, Aslan. Bunlar dışında arkadaşlarım yok, var tabii. Ama en çok koç burcunda arkadaşım var. Sezonu benim doğum günüm ile sezonu açtık.

Bu pazar günü de bir arkadaşımıza doğum günü sürprizi yaptık. Geçen haftaki organizasyonda ekmek yapım kursuna gidelim diye tutturunca biz de ona ekmek makinası almaya karar verdik. Karfurdan Sinbo'nun bu modelini aldık. Kampanyası vardı, el mikseri ve mutfak tartısı hediyeliydi. Bir de markete gitmeye üşenmesin diye Söke Un'un hazır ekmek unlarından da 2 paket aldık.

Hepsini bir güzel hediye paketi yaptırıp pazar sabahı erkenden kapısına dayandık. Sabahın köründe elimiz kolumuz paketlerle dolu bizi görünce şok oldu tabii :) Heyecanla ekmek denemelerinin sonuçlarını bekliyoruz.

Daha önceden yaptığım bileklikleri paylaşarak bu akşamki yazımı bitireyim. Bileklik yapımı gayet kolay : lastik misinaya boncuklarını istediğiniz sırada dizip bileğinize uygun boya geldiğinde sıkıca düğümlüyorsunuz. İşte bu kadar basit. Aynı tonlardaki bu iki bileklik birlikte takılınca çok şık duruyor.


Pazartesi, Mart 27, 2006

Hediyelerim


Doğum günümde sevgili arkadaşlarım ve eşim benim için bir sürpriz brunch organize etmişler. Doğum günleri arkadaşlarla bir araya gelmek için güzel fırsat oluyor. Cumartesi günü hava ne kadar kapalı ve soğuk ise, pazar günü de şansımıza hava o kadar güzel ve güneşliydi. Hep birlikte güzel yemeklerin ve güneşin tadını çıkarttık.

Arkadaşlarım yemekle uğraşmayı sevdiğimi bildikleri için bana iki güzel hediye almışlar :
1. Leyla Akçağlılar ve Ebru İpekçi'nin yazdığı Nerede Nasıl Yiyelim?
2. Chef's İstanbul'dan bir günlük El Yapımı Çikolatalar kursu

Kendilerine burdan çok teşekkür ediyor ve bu güzel çiçekleri onlara gönderiyorum.
Myspace


Pazar, Mart 26, 2006

Yanar dönerli pasta

myspace layout

Yanar dönerli ne güzel pasta değil mi? Şimdi diyeceksiniz bu pasta da nerden çıktı?

Evet bugün benim doğum günüm. Burdan hepinize koca bir dilim pasta gönderiyorum, rejim falan anlamam :)

Yaş konusunda bir kompleksim yok, insan hissettiği yaştadır diye düşünenlerdenim. O yüzden hala 23 yaşında olduğumu iddia ediyorum. Neden 23? Üniversiteyi bitirdiğim yıldan sonrasını şimdilik sabitledim :) Gerçi bi 10 sene sonra 4lü yaşlara geçince hala 23 diyebilecek miyim bilemiyorum. Minyon tipli olduğum ve işe giderken bile ısrarla sırt çantamın her iki sapını da kollarımdan geçirdiğim için bazıları beni hala üniversiteye gidiyor sanıyor.

Üniversiteden arkadaşlarımla hala görüşüyorum, halbuki yıllar geçti, okul bitti, işe girdik, evlendik,... İnsan sürekli birlikte olduğu insanlarla zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor. Geçenlerde uzun zamandır gçrmediğim bir arkadaşımla görüştük. Yurtta aynı odada kalırken erkek kardeşinin okumayı öğrendiğini anlatır, çizdiği resimleri gösterirdi. Benim aklımda ufaklı kalmış. Eee 'x' napıyor diye sordum, meğersem üniversite sınavına hazırlanıyormuş. Zamanın nasıl hızla geçtiği o an soğuk duş etkisi yaptı :)

Gece vakti çenem epey düştü sanırım.

Nice doğum günlerimde sizinle yine burda buluşmak ve dostlukların çoğalması dileğiyle...

Sevgiler

Salı, Mart 21, 2006

Düğümlü Kolyeler


Bu aralar takı konusunda acayip tembelim. Bu tembelliğimden dolayı ilham perileri kaçtılar galiba :) Aynı tarzda değişik malzemeler ile bu kolyeleri çok önceden yapmıştım.

Yapılışı çok kolay ve kısa sürede bitiyor. Birinde ince deri ip, diğerinde kalın deri ip kullandım. Üç ipe birer boncuk geçirip ortalıyorsunuz. bir sağdan bir de soldan düğümlüyorsunuz. Sonra yine üçer boncuk geçirerek kolyeyi hazırlıyorsunuz. İstediğiniz uzunluğa geldiğinde deri kapama ile uçları kapatıryorsunuz. Giydiğiniz kıyafetin yakasına göre eğer deri iplerin boyu uzun gelirse ara ara düğümleyerek boyunu kısaltabilirsiniz.

Resimlerin üstlerine tıklayarak daha büyük hallerini görebilirsiniz.

Salı, Mart 14, 2006

st patrick's day 2006
Uzun geçen bir haftadan sonra tekrar aranızdayım. Aslında hep buralardayım, ama akşamları eve geldiğimde bilgisayar başına oturacak zaman bulamıyorum. Eşim iyileşti, ben hasta oldum. Bir de haftasonu komple çalışmak zorunda olunca hala iyileşemedim.

Bu aralar fırsat buldukça kitap okuyorum. İhsan Oktay Anar'ın Amat'ını ve Üstün Dökmen'in Ladesçi'sini yeni bitirdim. Üstün Dökmen bu yeni kitabında bizler için çok güzel bir roman yazmış. Her seviyeden okuyucuya hitap edebilmek için sade bir dille yaşamın kerteriz defterini anlatmış. Kerteriz defterinin ne olduğunu merak mı ettiniz, o zaman en kısa zamanda okumanızı öneririm.

Gelelim Amat'la ilgili düşüncelerime. İhsan Oktay Anar'la yıllar önce Puslu Kıtalar Atlası adlı kitabıyla tanışmıştım. Yazarını tanımıyordum, herhangi bir yerde kitapla ilgili bir yorum, yazı okumamıştım. Ama arka kapaktaki tanıtım yazısını okur okumaz kitabı alıp hemen okudum ve kitap muhteşemdi.

Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu..."Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum."
Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:"Dünya bir düştür. Evet, dünya..Ah! Evet, dünya bir masaldır."

Yazarın diğer kitaplarını da okudum, ama bence en iyi kitabı hala bu kitap. Amat da çok değişikti, ama kitabın içinde çok fazla denizcilik terimi geçtiği okurken pek zevk alamadım.

Linux işletim sisteminin yaratıcısı Linus Torvalds, linux macerasını akıcı bir dille Yalnızca Eğlenmek İçin adlı kitabında anlatmış. Kitapta çok fazla bilgisayar terimi geçmiyor, gözünüz kormasın :)

Çarşamba, Mart 08, 2006

Yeni Sobeleme Oyunu; 4 MİM

Sevgili Burcu beni sobelemiş. Neyse ki bu mim'in soruları çok zor değil, hemen cevaplıyorum.

1-) Yaptığım 4 iş?
Öğrencilik, öğrencilik, öğrencilik
Şimdi de bir bankanın IT bölümünde çalışıyorum.

2-) Yaşadığın 4 yer?
Karşıyaka (İzmir)
1993'ten beri İstanbul

3-) Tatil için gittiğin 4 yer?
Kalkan, Kaş
Kapadokya
İspanya
Marmaris

4-) Defalarca bıkmadan izleyebileceğin 4 dizi ya da film?
Nemo, Buzul Çağı, Tavuklar Firarda gibi tüm animasyon çizgi filmler
Yüzüklerin Efendisi serisi
3 renk Mavi-Beyaz-Kırmızı
Karayip Korsanları

5-) Takip ettiğin 4 TV programı?
Lost
Dizimax'teki tüm diziler
Avrupa Yakası
Evim evim güzel evim

6-) En Sevdiğin 4 Yiyecek?
Şu aralar çikolataya taktım. Mantı, yaprak sarması, balık-kalamar

7-)Şu anda nerde olmak isterdin?
Şu anda evdeyim, en güzeli

8-)Sobelediklerin?
Cimcime ve Sandık Lekesinin sahibi Hülya'yı sobeliyorum.

Pazartesi, Şubat 27, 2006

Beyaz Unsuz Şekersiz Hamur İşleri

"Üç beyazsız ilk yemek kitabı" evet evet yanlış okumadınız. Gerçekten de içindeki tariflerin hiçbirinde işlenmiş ürünler kullanılmamış.

Bu aralar evde hamur işi pek yapmıyorum, kilo-boy-yaş hesaplarında hep 3 kilo fazlam çıkıyor da :) Ama kitabın başlığı dikkatimi çekince haftasonu hemen aldım, içindeki tarifleri büyük bir merakla okudum. Ama ne zaman denemeler yaparım, bilemiyorum.

Arzu ve Ülfet Aygen, bizlerle mutfak sırlarını ve sevgiyle pişirdikleri sağlıklı tatlı, börek, ekmek tariflerini bizlerle paylaşıyorlar.

İlk bölümde kısaca neden 3 beyazdan kaçınmamız gerektiğini ve alternatiflerini anlatmışlar. Daha sonra kitaptaki bazı tariflerin fotoğrafları var, açken bakmayınız, zira ağzınızın suyu akabilir, benim aklım kıymalı pidede kaldı mesela :)

Kitaptaki tariflerde 3 beyazın alternatifleri kullanılmış. Un yerine tam buğday unu, mısır unu, yulaf ya da çavdar; şeker yerine pekmez, bal ya da kuru üzüm/incir/kayısı; tuz yerine de deniz tuzu kullanılmış. Kabartma tozu yerine karbonat ve krem tartar kullanılıyor, hatta bu ikisi olmaksızın yumurta karı ile hazırlanan kek tarifleri de var. Tam buğday unu ile yufkanın nasıl yapıldığı da anlatılmış.

Her tarif çeşitinde dikkat edilmesi gereken noktalar paylaşılmış, ayrıca her tarif ile ilgili öneri ve deneyimlerini de paylaşmışlar.

Tarif Başlıkları şu şekilde;

  • Ekmekler
  • Pideler
  • Pizzalar
  • Börekler
  • Kişler
  • Poğaça ve çörekler
  • Simit ve Tuzlu spesiyaller
  • Kekler
  • Kurabiyeler
  • 5 çayı

Kitapta son bölüm olarak "çiçeği burnunda aşçının deneme listesi" başlığı ile mutfağı yeni keşfedenler için bir öneri listesi var.

Ayrıca kitabın arkasında ekolojik ürün satan dükkanların, çiftliklerin adres ve telefon numaralarını bulabilirsiniz.

En kısa zamanda denemek üzere seçtiğim tarifler;

  • Yoğurtlu mısır ekmeği
  • Keten tohumlu lor peynirli bahar çöreği
  • Pekmezli top kek
  • İncirli cevizli kek

İlk olarak mısır ekmeğini deneyeceğim, sonuçlarını sizinle paylaşırım. Kitabın içinde güzel tarifler var, alıp denemenizi öneririm.

Cumartesi, Şubat 25, 2006

Karagöz Hacivat Neden Öldürüldü?

Cuma akşamları sinemaya gitmeyi alışkanlık haline getirdik. Bu haftaki tercihimiz geçen hafta gösterime giren "Karagöz Hacivat Neden Öldürüldü?" adlı film oldu.

Film, 14. yüzyılda Bursa'da geçiyor. Osmanlı Devletinin temellerinin atıldığı ve Orhan Bey'in başta olduğu dönemdir. Moğol saldırıları, vergileri arttığı için halk Bursa etrafında toplanmaktadır. Huysuz Karagöz ile fırsatçı Hacivat'ın yolları Bursa'da keşisir. Aralarındaki espirili diyalog halkı epeyce güldürür, bir anda ünlü olurlar. Ancak hicivlerinden rahatsız olanlar Karagöz'le Hacivat'ı malesef rahat bırakmazlar.

Konuyu kısaca özetledikten sonra gelelim filmle ilgili yorumlarıma : filmi genel olarak beğendim. Haluk Bilginer zaten çok başarılı, oynadığı her rolün hakkını veren bir oyuncu olduğundan Karagöz rolü için bence mükemmel olmuş. Beyazıt Öztürk de çok iyi oynamış, mimikleri gayet başarılıydı. Ayşen Guruda tek kelime ile harikaydı :) Güven Kıraç da rolünün hakkını veriyor. Şebnem Dönmez ise benim gözümde hep "sabah şekeri" olarak kaldı, ama filmde sırıttığını düşünmüyorum, hatta bir yerde şarkı da söylemiş, şu anda kaseti olan bi çok mankenden çok daha iyi.

Ara ara günümüz olaylarına göndermeler yapılmış :) Kostümler özenle seçilmiş. Filmin ses ayarlarında bir sorun varmış, bu yüzden diyaloglar zor anlaşılıyor deniyor, ilginçtir ben filmi çok rahat izledim :) Fırsat bulursanız izlemenizi tavsiye ederim.

pır, eki, uç, durt, baş : Bu nedir merak mi ettiniz, filmi izlerseniz siz de öğreneceksiniz :)

Pazar, Şubat 19, 2006

Haftasonu Hiç Boş Durmadım

Bloga bir şeyler yazmayalı epey oldu. Aslında hep buralardayım, ama akşamları internete girmeye pek fırsatım olmuyor. Zaman bulabildikçe Bloglines'tan kim ne eklemiş diye göz atıyorum.

Eşim grip olunca haftasonunu tamamen evde geçirdik, bugün sadece eczaneye ilaç almaya gittim.

Evde bu kadar çok zaman geçirince fırsat bu fırsattır diyerek kendimi boncuklara verdim. Gün ışığında pencere kenarında bir şeyler tasarlamak acaip zevkli. Boncuların gerçek rengini, parlaklığını görebiliyorsunuz. Akşam masa lambasının ışığı ile bir şey yapmayı sevmediğim için haftasonundan tasarlıyorum, çivileme, bağlama gibi işin oyalayıcı kısmını haftaiçi yapıyorum.

Gelelim neler yaptığıma; çoook önceden aldığım damla şeklinde mavi boncukları yüzük süzgecinin üzerine iki sıra ördüm, ortasını da beyaz bir inci boncukla tamamladım. Küçük obje olduğu için bir türlü net resmini çekmeyi beceremedim :( Umarım nasıl bir şey olduğunu anlayabilimişsinizdir.

NOT : Resimlerin üzerlerine tıklayarak daha büyük hallerini görebilirsiniz.


Bu incili iki kolyeyi daha önceden yaptığım bir kolyeyi bozarak yaptım. Aslında eski hali de güzel, ama bahar yaklaştığı için mavi tonlarında kolyelere ihtiyacım olduğunu düşündüğüm için bu değişikliği yaptım.

Aslında çabuk karardığı için sarı malzeme ile çalışmayı sevmiyorum, mümkün olduğunca altın suyuna batma kaliteli malzeme alıyorum. Pembe ile sarıyı birbirine çok yakıştırdım. Pembe boncuklar içinden çatlatılmış. Boncukları yazın takıya başladığım ilk zamanlar almıştım. Kilosu 250 YTL'ydı, ayrıca ağır olduğu için 10-12 tanesi 4.5 YTL tutmuştu. Biraz pahalı olduğunu düşündüğüm için şöyle içime sinecek bir model buluncaya kadar bı boncuklarla bir şey yapmıştım. Bu haftasonu ilham gelince 4 tanesini şimdilik bu şekilde kullandım.
>

Eminönü'nden ağzı kilitli küçük poşetler almıştım, tüm boncuklarımı bunların içine göre koydum, böylece farklı boylarda küçük torbalardan kurtuldum. Boncukları renklerine göre ayırıp uçlarından mandalla tutturdım. Tasarım yaparken mandalla tutarak poşetleri hava kaldırıyorum, bir anda tüm mavi boncuklarımı görebiliyorum.

Cuma, Şubat 17, 2006

Bloglar Elele - İlk Proje

Bu kampanyanın geliri İstanbul Pediatrik Onkoloji/Hematoloji Derneğine, Hemotoloji servisinde tedavi gören çocukların ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla bağışlanacak. Sevgili İpek, oradaki durumu ve ihtiyaçları çok güzel yazmış, yazısını aynen yayınlıyorum.

BU YAZI İPEK KUŞCU'NUN BLOGUNDAN ALINMIŞTIR.



Yukarıdaki ilk resimde Çocuk Hemotolojinin koridorunu, ikinci resimde ise oyun odası olarak adlandırlan ancak gördüğünüz gibi bekleme odası görünümündeki yeri görmektesiniz. Oyun odası bu serviste yatan çocukların gün içinde gitmeye can attıkları tek yer. Buraya bile gitmeleri için Lokosit değerleri iyi olmalı, yoksa odadan dışarı çıkması yasaktır çünkü. Bu odaya çıkacak kadar kan değerleri iyiyse, diğer çocuklarla burada buluşma şansı yakalar. Görmelisiniz hallerini ,hastane filan farketmez çocuk her yerde çocuktur sözünü doğrular hepsi. Çocuğun oyun odasına gidecek gibiyse o günkü lokosit değerleri, anneleri ayaklı serum taşıyıcı paylaşma derdine düşerler vizit sonrasında.Koşuşturarak oraya gider hepsi. Serumlarının takılı olduğu şimdi adını unuttuğum tekerlekli serumluklarını oturdukları yerin yanlarına sıkıştırma çabasında, bir taraftan masa başına toplaşıp, beraber oyun odasında eğer varsa resim malzemeleri, kitaplar, oyuncaklarla oyalanmak derdine düşerler ve ne şekerlerdir. O halleriyle birbirleriyle bir sohbetleri olur ki, şaşarsınız. En büyük morali, desteği, orada birbirlerinden alırlar. Bir de Oyuncu Ebru ablaları vardır. O gelirse eğer odaya mutlaka elinde yeni malzemeler vardır. Hepsi toplaşıp onunla vakit geçirmekten çok hoşlanırlar. Artık devam etmiyormuş.(Gönüllü olabilecek el faaliyetleri göstrebilecek kişilere ihtiyaç var. Buradan belki ilgilenen arkadaşlarımız olabilir.). Yıllardır, bir oyuncak firmasının başın etini yiyip durmamdan herhalde sonunda benden bıktılar ki, bu oyun odasını baştan sona yenilemeye karar verdiler.Önümüzdeki haftalarda bir aksilik olmazsa,bunu gerçekleştirecekler.Yani kampanyamız ,buranın yenilenmesini kapsamıyor .Bizim amacımız hayati önem taşıyan cihazları alınabilmesi servise.Şimdi ,kampanyamızla toplanan para ,emin olun acil durumda bile alınacak bir ilaç parası kadar bile olamadı. Daha önceki yazımda bahsettiğim iki cihaz vardı. Biri monitor, diğeri ise taşınabilir röntgen cihazı.Monitör fiyatları 7.000-10.000 YTL aralığında, Röntgen cihazının fiyatı ise 25.000-30.000 EURO aralığında. Bizim bagışlarımızda son durum ise 1.147 YTL. Daha önümüzde zaman var. Bir cihazı bile almaya yetse kampanyamız kalıcı katkı sağlayabilecek ve hepimiz eminim bundan dolayı çok da mutlu olacağız. Bu konuda Sevgili blog arkadaşlarım, hepimize düşen sadece logoları bloglarımıza eklemekten ibaret değil, kendilerimizinde gerek okuyucularınıza gerek çevremizdekilerin bu kampanyadan haberdar etmemiz gerek. Bir bilet de olsa katkıda bulunulması ile ya da çevremizdeki insanlara da duyurmakla, belki bir firmanın yada daha büyük katılım sağlayabilecek bağışcıların dikkatini çekmeyi başarır ve kalıcı katkıları belki öyle sağlayabiliriz. Neden olmasın? Biz elele olduktan sonra, başaracağımızı biliyorum.Ve sizlere güveniyorum.
Sevgilerimle.

Salı, Şubat 07, 2006

Bloglar Elele - Hediye kolyeler HAZIR

Mavili Tasma Kolye :

Malzeme : Siyah swarovski kristal, mavi cam boncuk ve altın suyuna batma döküm.
Ölçü : Uçlardaki iki siyah kristal arası 17 cm, zincirlerle birlikte toplam uzunluk 40 cm

Yeşil Kolye :
Malzeme : Yeşil kristal küpler, renkli kum boncuk ve bakır renginde çiçek dökümler.
Ölçü : Sallantı kısmının uzunluğu 13 cm. Boyun kısmı 21 cm. Uzatma zinciri ile boyu ayarlanabiliri.


Cumartesi, Şubat 04, 2006

Eminönü Keşfi


Cuma günü göz doktoruna gitmek için izinliydim. Aslında numarası değişmese de gözlük değiştirme vaktim geldiğinden kontrol amaçlı muayeneye gittim. Öyle sık gözlük değiştiren birisi değilim, ama bazen tembellik edip gözlüğümü tişortüme sildiğim için camlar çizik içinde kaldı :)

Muayene erken bitince, hazır fırsatım varken şu Eminönü'ndeki boncuk dükkanlarını ziyaret edeyim dedim.

Sabah erken olduğu için ve haftasonu olmadığından ortalık gayet sessizdi. Turuma Mısır çarşından başladım. Çarşının renkli görüntüsüne, çeşitli baharatların kokusuna ya da cevizli sucukların albenisine kanmayıp yoluma devam ettim. Bu arada 9 Şubatta Mısır çarşısında Aşure günü varmış.

Mısır çarşının sonundaki sağ kapıdan çıktığınızda ya da içine hiç girmeden sağından yürüdüğünüzde sağda Kuru Kahveci Mehmet Efendi dükkanını göreceksiniz. Taze kavrulmuş kahvenin kokusunu şöyle bi içinize çektikten sonra ordan sağa dönüp Hasırcılar Caddesine girebilirsiniz.

Hasırcılarda çeşitli ambalaj malzemeleri var : rengarenk fiyonklar, kağıtlar, kağıt ve karton poşetler, yılbaşı süsleri, parti malzemeleri, çiçekçi ambalajları, ... Solda bir dükkan var ki, vitrinindeki kağıt torbalara bayıldım. Papatya, menekşe sarmaşık gibi güzel desen baskılı torbalar ne için ve nasıl kullanılır merak ettim, ben olsam kullanmaya kıyamam.

Takılarımı hediye ederken paket yapabilmek için ağzı yapışkanlı hazır metalize poşetlerden aldım. Bir de evdeki takılarımı organize etmek için ( bu aralar sayısı biraz arttığı için kutuda birbirlerine dolanıyor, açayım derken kopabiliyor) ağzı kilitli küçük şeffaf poşetlerden aldım. Yolunuz hazır buraya düşmüşken büyük boy streç film ve aliminyum folyo alabilirsiniz.

Tekrar Kuru Kahveci köşesine dönüp, içeriye doğru yolumuza devam ediyoruz. Yol sola doğru kendiliğinden kıvrılır. Boncuk Han'ın karşısına geliyoruz. Bu handa da boncuk dükkanları var sanırım, ama ben girmedim, sağa dönerek Sabuncuhan Caddesine giriyoruz.

Eminönü'nde o kadar çok boncuk dükkanı açılmış ki, nereye bakacağını şaşırıyor insan. Keyif için gezdiğimden her dükkana girmedim, neler varmış diye göz ucuyla sağa sola, vitrinlere bakındım. Dikkatimi çeken hemen hemen tüm dükkanlarda bolca plastik boncuk var. Cam boncukların çoğu da Hint boncuğu türünden. Yaptığım takılarda kullandığım cam boncuklardan pek fazla bulamadım, belki de her dükkana girmediğim içindir.

Sabuncuhan caddesinde ünlü Esmer ve Orjinal bijuterilerin büyük ve janjanlı dükkanlarını bulabilirsiniz. Sağda Orjinal bujiterinin giriş katında hazır takılar, üst katında da dökümler ve boncuklar var. Kadıköy'de kilosu 60 YTL'den aldığım boncuk, bu dükkanda aynı boncuğun kilosu, ilginçtir, 75 YTL idi :) Yine yakınlarda Esmer bijuterinin hazır takılarının satıldığı dükkan var, biraz ileride solda da malzeme satışının yapıldığı dükkanı bulabilirsiniz.

Sabuncuhan caddesi, solda Marputçular caddesi ve sağda Tahtakale caddesi ile kesişiyor. Burda ilk olarak sağa döndüm. Güvener pasajını dolaştım, bu pasajın arkasından Terme Han'a geçtim. En çok oyalandığım yer bu pasaj oldu. Girişte soldaki ve içerde sağda ortadaki dükkanı beğendim, tarzıma uygun cam boncuklardan aldım. En dipte de Swarovski kristal satan bir dükkan var. Kristallerin kilosu 350 YTL. Eminönü'nde başka bir dükkanda kristal fiyatı sormadığım için ucuz mu pahalı mı bilemiyorum, ama Kadıköy'de aldığım dükkanda kilosu 400 YTL. Ayrıca handaki dükkanda renk çeşidinin de biraz az olduğunu düşünüyorum.

Terme Han'dan çıkıp sağa dönerseniz yine Sabuncuhan caddesine çıkabilirsiniz. Bu sefer rotayı Marputçular caddesine çeviriyoruz. Marpuçular Han 6 ya da belki daha fazla katlı bir pasaj ve hemen hemen her katında boncuk, takı malzeleri satılıyor.

Hanın bütün katlarını dolaştıktan sonra dönüş için geldiğim yoldan aynen geri döndüm. Ama dönüş biraz zor oldu, öğleden sonra olduğu için yollar acaip kalabalıklaşmıştı, hızlı yürümek epey zorlaşmıştı.

Eminönü'ne gidince çılgınlar gibi boncuk, malzeme alırım diye korktuğum başıma gelmedi, ama bundan sonrakilerde olmayacağının garantisi yok, çünkü bu sadece keşif gezisiydi :) Eğer fırsatınız varsa haftaiçi ya da cumartesi günü sabah erkenden gitmenizi öneririm.

Cuma, Şubat 03, 2006

BLOGLAR ELELE- İlk Proje

Merhabalar,

Bloglar aracılığı ile çok güzel dostluklar kuruldu, güzel tarifler, örnekler paylaştık. Şimdi de bu birlikteliğimizi güzel bir katılım ile taçlandıralım dedik. Bunun için yeni bir blog oluşturuldu : Bloglar Elele.

İlk projemizde geliri, İ. Ü. Tıp Fakültesi Çocuk Hemotoloji servisindeki çocukların tedavisi için kullanılacak bir çekiliş ( aslında bağış kampanyası) düzenliyoruz. Ödeme bilgileri, hediyeler ve proje hakkında daha detaylı bilgi için tıklayın.

Pazar, Ocak 29, 2006

DUYURU : 1. BEADYCATS TAKI SANATLARI

Takı ile ilgilenen arkadaşlara önemle duyrulur:

1. BEADYCATS TAKI SANATLARI YARIŞMASI

YARIŞMANIN AMACI
Takı sanatlarına emek ve gönül vermiş, eğitim veren tüm kurs ve benzeri kurumlarına iştirak etmiş yada halen devam eden boncuk sever dostlarımızın, daha başarılı olmalarını sağlamak, yüreklen- dirmek ve onlara yarışmada yapılacak ürünleri satabilme imkanını vererek, aile ekonomilerine katkı sağlamalarına yardımcı olmak amaçlanmaktadır.

YARIŞMANIN ORGANİZASYONU
Beadycats ve Takı+Takı dergisi

YARIŞMANIN KONUSU
Yarışmaya katılacak tüm projelerde kullanılacak ana tema(Konu);
“Baharın coşkusu”

KATILACAK TAKI TASARIMI PROJELERİ:Projeler : Kolye, bileklik, Tasma, Çanta, Broş, Saat, Küpe olabilir.
Kullanılacak Teknik : En az 3 tekniğin bir arada kullanılması koşuluyla, istenilen tekniklerle hazırlanabilir.
Kullanılacak boncuklar :Yarışmadaki projelerde, sadece Uzakdoğu kum boncuklarını, Çek kum boncuklarını, Japon kum boncuklarını, Boru boncuklarını, Yarı değerli boncukları, Cam boncuklarını, Metal boncukları (Mineli boncuklarda dahil) ve İnci boncukları kullanabilirsiniz.
Aksesuarlar: Tüm renk ve metal özellikteki aksesuarları kullanabilirsiniz.
Yardımcı malzemeler: Tüm yardımcı malzemeleri kullanabilirsiniz.
Yarışma Sorumlusu : Gaye Döşer

YARIŞMANIN ÖDÜLLERİ
Yarışmanın,
1.’sine;
1 adet 24’lü beadyhome eğitim seti
Beadycats on-line AKADEMİ eğitim hakkı
3 adet Beadycats proje kiti
“Semih Yener” ÖZEL hediye paketi
“Gutermann” Özel hediye paketi
2.’sine;
1 adet Beadyhome 12’li Eğitim seti
Beadycats on-line AKADEMİ eğitim hakkı
2 adet Beadycats proje kiti
“Semih Yener” ÖZEL hediye paketi
“Gutermann” Özel hediye paketi
3.’süne
1 adet beadyhome 4’lü eğitim seti
Beadycats on-line AKADEMİ eğitim hakkı
1 adet Beadycats proje kiti
“Semih Yener” ÖZEL hediye paketi
“Gutermann” Özel hediye paketi
ödül verilecektir.
- 4., 5. ve 6.'larına da mansiyon ödülü olarak birer adet beadycats proje kiti ve beadyhome dergisi,cd’ si ödül olarak verilecektir. 3) Yarışmada ilk 3 dereceye giren yarışmacıların varsa bağlı olduğu eğitim kurumu eğitmenine de onur plaketi takdim edilecektir.

ÖDÜL TÖRENİ
1) Yarışmaya katılan projeler Beadycats ve Takı+Takı dergisi sergisinde jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek ve dereceye giren proje sahiplerinin ödülleri, yapılacak ödül töreninde verilecektir.2) Dereceye giren projeler Beadycats ve Takı+Takı sergisinde ayrı bir yerde sergilenecektir.

YARIŞMACIYA AİT ŞARTLAR
1)Yarışmaya, “Beadycats’in veya Takı+Takı dergisinin” üst düzey yöneticilerine ve Jüri üyelerine birinci dereceden yakın olmayan yarışmacılar katılabilirler.
2) Yarışmacılar, her proje konusunda 2 adet ürünle yarışmaya katılabilir. Fakat sadece 1 proje için ödül kazanabilirler.
3) Ulaşan tüm projelerin ön değerlendirilmesi sonucunda 75 adet finalist takı projeleri seçilecek ve bu projeler yarışmaya hak kazanacaktır.
4) Projeler yarışmaya katılmadan önce herhangi bir magazinde, kitapta yayınlanmamış olmalıdır.
5) Projeler daha önce hiç bir yarışmaya katılmamış olmalıdır. Eğer katıldığı farkedilirse, hemen diskalifiye olacaktır.
6) Yarışmaya gönderilen projelerin yayın organlarında yayınlanması ve sergilenmesi konusunda Beadycats ve Takı+Takı dergisi hak sahibidir.7) Projeler tamamlanmış olarak teslim edilecektir.
8) Yarışmanın temasına (Konusuna) uymayan projeler diskalifiye edilecektir.
9) Yarışmaya katılan yarışmacılar yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılacaktır.

ÜRÜNLERİN ULAŞTIRILMASI VE İADESİ
1) Yarışmaya katılacak ürünler en geç 01. 04. 2006 tarihine kadar Anadolu Yakasındaki
ASTROART Ltd. Şti Bağdat.cad. Canoğlu apt. no:284 Kat:3 daire:20 Caddebostan/Kadıköy /İSTANBUL
adresindeki yani Web Beady Club Merkezine Gaye Döşer’e teslim edilecektir.2) Tüm ürünler Beadycats ve Takı+Takı dergisi Sergisi bitiminde isteyenlere teslim edilecek veya sergi salonunda satılması için etiketlenecektir.4) Yarışmada dereceye giren projeler 2006 yılı sonuna kadar Beadycats veya Takı+Takı dergisi istediği takdirde fuar ve sergilere katılmakla mükellefdir.

YARIŞMA DEĞERLENDİRME KURULU (JÜRİLER)
1) Yarışmaya katılan projeler, konusunda uzman kişilerden ve popular sanatçılardan oluşan 8 kişilik jüri heyetince değerlendirilecektir.
2) Ürünlerin değerlendirmesi aynı gün, 08.04.2005 tarihinde yapılacaktır.
Yarışmaya katılacak olan yarışmacıların, Aşağıdaki formu doldurup, şartları kabul ettiğine dair imzalayıp, 0216 358 12 23 no’lu fax’a bildirmeleri rica olunur.
-Dileyenler, formlarını yarışmaya gönderilen projelerin paketinin içinde, yıpranmamış olarak ASTROART’a ulaştırabilirler.
-İstanbul içindekiler isterlerse adrese elden teslim edebilirler.

Detaylı bilgi için ve başvurumu formu için http://www.beadycats.com/katilimformu.doc

Cumartesi, Ocak 28, 2006

Mor Çizgili Kolye - Yapılışı

Merhaba,

Kolyenin yapılışını kısaca anlatayım :

Kolyeye ortadan başlayıp kenarlara doğru yapıyoruz. Ortayı oturttuktan sonra yanlara doğru boncukları düğümleyerek ekliyoruz.

Öncelikle 50-60 cm uzunluğunda 2 tane ithal deri ip (ince olanlardan) kesiyoruz. İplerden bir tanesine çizgili boncuk geçirip ipin ortasına getiriyoruz. Bir metal aparat alıp ipin her iki ucunu da aparatın deliğinden geçiriyor, boncuğu sıkıştırıyoruz ve ipleri yanlara açıyoruz. Diğer ipi alıyoruz bir mor boncuk geçirip ipin ortasına getiriyoruz, ikinci ipten bir ucu, birinci ipten bir ucu alıp birlikte mor boncuğun hemen yanına ( boncuğu metale ortalayarak) düğümlüyoruz. Diğer uçlara da aynı yöntemi uyguluyoruz.

Böylelikle ortasını hazırlamış olduk. Şimdi ilk önce metal alıyoruz ve yandaki iplerden birini içinden geçiriyoruz (bu aşamada uzun olanı seçerseniz ipleri daha verimli kullanmış olursunuz), sonra bir mor çizgili boncuk takıp metalin içinden geri dönüyoruz. diğer ipe ortalayarak mor boncuk takıp iki ipi birlikte düğümlüyoruz. Simetrik olacak şekilde sağa ve sola devam ettikten sonra deri ipleri, kolyenin boyunu ayarlayıp deri kapama ile kapatıyoruz. Eğer kolyenin boyu kısa olduysa uzatma zincirleri ekleyebilirsiniz.

Umarım anlatabilmişimdir.

Sevgiler

Çarşamba, Ocak 25, 2006

Mor Çizgili Kolye

Uzun bir aradan sonra herkese MERHABA,

Bu aralar evde bir türlü bilgisayar başına oturamıyorum. Aslında sadece bilgisayar değil, boncuklarımla bile uğraşmıyorum. Akşamları eve gelince hımbıl hımbıl televizyon karşına geçiyorum. Herhalde havalardandır, hava soğuk olunca uyuşukluk çöküyor :)

Son 2-3 aydır Digiturk'un DiziMax kanalına takılıyorum, akşam 8'de Charmed ile başlıyorum, 11'de Alias ile bitiriyorum, favori dizim Lost.

Dizi, bir uçak kazası sonucunda adaya düşen 48 kişinin adada yaşadığı garip olayları ve zaman zaman geriye dönerek geçmişte yaşadıklarını anlatıyor. Her bölüm sonunda dumur oluyor, bir sonraki salı gününü heyecanla bekliyoruz.

Bir de ajanlık dizisi olan Alias'ı seviyorum, olaylar hızlı gelişiyor ve her bölüm bir sürprizzle bitiyor. Konusu çok orjinal değil, ama hızlı temposu hoşuma gidiyor.

Resimdeki kolyeyi bayram tatilinde Emel'e hediye olarak yapmıştım. Kendisi çok beğendi, umarım sizler de beğenirsiniz.

Sevgiler


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...