Salı, Kasım 29, 2005

Atlas Fotoğrafçılarının Sırları

Atlas dergisiyle tanışmam 1997 yılında yurttan bir arkadaşım sayesinde oldu. Her ay aldığım dergiyi özenle okurdum, eskimemesi için kolay kolay kimseyle paylaşmazdım. Yurtta birilerine verdiysem, kesinlikle peşine düşerdim. Zaten sadece yakın arkadaşlarım aldığı için onlar benim bu konudaki hassasiyetimi bilirlerdi :)

Dergideki fotoğraflar büyüleyiciydi. Derginin verdiği posterleri yurtta duvarıma, eve çıkınca evime astım.

Mart 1999'da Harbiye'de Askeri müzede bir sergi ve söyleşi vardı. Katılımcılar çok samimiydi. Soruların çoğu dergideki fotoğraflarla ilgiliydi, okuyucular dergide daha fazla fotoğrafın yer almasını istiyorlardı. Ama dergi yazarları "Biz fotoğraf dergisi değiliz, gittimiz, keşfettiğimiz yerleri sizlere en işi şekilde anlatabilmek için fotoğraflarımızı özenle çekiyoruz." demişlerdi.

Zamanla Atlas dergisi almamaya başladım. Sanırım onlar biraz tarzlarını değiştirdiler, biraz da benim beklentilerim ve ilgi alanlarım değişti. Dergi ilk başlarda daha çok doğa ağırlıklı konular işlerken zamanla insan konulu dosyalara (örneğin Sufi yolu, Şaman İzleri gibi) ağırlık vermeye başladılar. Bu konuları sevmiyorum değil, dağ, dere, tepe ile ilgili konular daha çok ilgimi çekiyor. Şu an aboneliğim devam etmese de her ay mutlaka bu ay ne varmış diye bakıyorum. Ayrıca Atlas yerine benzer başka bir dergi de almıyorum, çünkü onun yerini tutacak bence başka bir dergi henüz yok. ( Bu konuda biraz fanatiğim galiba )

Bu ay bitmeden nihayet "Atlas Fotoğrafçılarının Sırları" özel sayısını aldım. İçinde 19 fotoğrafçıyla röportaj var. Dergide yer alan resimlerin altında ne zaman, nerde çekilmiş, hatta bazılarında enstantane ve diyafram bilgileri de var.

Derginin diğer bölümlerinde ip uçları (doğa fotoğrafı nasıl çekilir, portrenin ifadesi, panaromik açı), fotoğraf makinası öneriler var.

Detaylı bilgi için : http://www.kesfetmekicinbak.com/atlaslar/diger/01723/

Fiyatı 10 YTL. Arşivimde bulunmalı diyorsanız, tavsiye ederim.

Her zaman keşfetmek için bak!

Pazar, Kasım 27, 2005

Aman Üşümesinler


Bu şeker şeyleri Paşabahçe'den aldım. Tanesi 2,95 YL.

Aslında yapılışı çok basit. Polar kumaş alıp, yumurtayı saracak şekilde üçgen kesin. Dik durması için içine aynı ölçülerde olacak şekilde tela kesin. İkisini birlikte kenarlarını tığla birleştirin. Üzerini süslemek yaratıcılığınıza ve evdeki malzemelere kalmış. Yapımı ne kadar basit değil mi?

Cumartesi, Kasım 26, 2005

Damla Boncuklar

Fotoğraflardaki uzun cam boncukları görünce vurulmuş, her renginden bolca almıştım. Eve geldim, ilk heves denedim, küçük halkalar geçmedi :( Çivi ile bir şeyler denedim içime sinmedi. Elbette bir gün gelir bir şeyler yaparım diye kenara ayırdım.

Taa ki Birben'in sayfasında bu boncukların büyük halkalara daha kolay takılabildiğini görene kadar. Nihayet bu hafta boncukları üçer üçer büyük halkalara takarak çeşitli denemeler yaptım, işte karşınızda.



Cuma, Kasım 25, 2005

Bloglines

Bu aralar çok yoğunum. İşyerinde internete girmek için çok zamanım olmuyor, akşamları da halim olmuyor. Ama bloglines imdadıma yetişti.

MyFeeds'in altında takip ettiğim blogları kaydettim, Elişi, Yemek, Diğer diye de dizinlerde topladım. Eğer blog'a yeni bir mesaj gönderildiyse listede o blog'un adı koyu olarak gösteriliyor, o blog link'inin üstüne tıkladığınız da yeni gelen mesajı görebiliriyorsunuz. Bazen resimler çıkmayabiliyor, onun için orjinal blog sayfasına gitmeniz gerekiyor. Bunun için mesajın gösterildiği sayfadaki blog adına tıkladığınızda orjinal sayfa başka bir pencere içinde açılıyor.

Eğer takip ettiğiniz sayfada RSS varsa buraya kaydedebilirsiniz. Blogger sayfaları için sorun yok, çünkü blogger'da otomatik RSS var. Portakal Ağacı, Tarçın'ın mutfağı, Fiyonk gibi kendi siteleri üzerinde blogları olanlarda ise sayfada RSS yayını olduğu için sorun olmuyor. Ama blogcu'daki blogları buraya kaydedemiyorum, sayfa sahipleri belki kendileri ayrıca RSS feed koyarlarsa bloglines'a kaydedebiliriz.

www.bloglines.com

Yorum yazmaya fırsatım olmuyor, ama her yeni mesaja mutlaka bakıyorum :)

Perşembe, Kasım 24, 2005

Buluşma

2 Aralık Cuma akşamı saat 19:00-19:30 arasında Taksim Zencefil'de buluşuyoruz. İlgilenenler bloglarında yayınlayarak duyulmasını sağlayabilir mi?

Detaylı bilgi için : http://www.blogcu.com/visne

Pazar, Kasım 20, 2005

Madrid'e Giriş


Eveeet kaldığımız yerden devam edelim.

Perşembe günü otobüsle 650 kmlik yolculuktan sonra akşam 5:30 gibi Madrid'in şehir merkezine vardık. 8 saat yolculuk çok rahat geçti. Sürekli otobandaydık. Avrupa Birliği'ne girmeden önce ülke bu kadar bakımlı değilmiş. AB'den para ile öncelikle olarak yolları düzeltmişler, çünkü yılda 70 milyon turist İspanya'yı gezmeye geliyormuş.


Hava geç karardığı için tura dahil olan serbest şehir turuna başladık. Madrid ile ilgili ilk izlenimim, Barselona'dan daha gösterişli ve bakımlı olduğuydu. Binalar daha klasik ve gösterişliydi. Barselona'da ise modern sanata göre yapılmış binalar daha çoğunluktaydı.


İlk olarak boğa güreşlerinin yapıldığı arenaya uğradık. Boğa güreşleri pazar günleri yapılıyormuş. O haftasonu pazar günü Madrid'de olacağımız için bilet aldık. Rehberimiz "gündüz hava sıcak olur, üstü kapalı yerden alın" dese de biz en ucuz yerden 5 euro'luk bilet aldık. Üstü kapalı yerin fiyatı ise 10 euro idi.


İyi ki de ucuz bilet almışız, pazar günü hava kapalı idi. Olayın nasıl geliştiğini pek fazla anlatmak istemiyorum, çünkü bence hepsi vahşet ve güreş hiç adil değil. Sadece turist çekmek için yapılan bir gösteriden ibaret. Zaten İspanyol gençliği pek izlemiyormuş, daha çok fanatik yaşlılar geliyormuş.

Boğa güreşlerinde 6 gösteri oluyor. Biz ilk boğanın telef olmasına geç kaldık, kapıdaki görevli bizi içeriye almadı. 1. boğa ile işleri bittikten sonra sigara molası için kapılar açıldı, biz de içeri girip yerimize oturduk. Ve gösteri başladı. Ama pek iç açıcı bir şey olmadığı için bölüm sonuna kadar zor oturduk, ara verildiğinde hemen kaçtık.

Cumartesi, Kasım 19, 2005

Harry Potter ve Ateş Kadehi


Ve Harry Potter serisinin son filmi 18 Kasım'da gösterime girdi. Dün akşam 21:30 seansına yer bulabildiğimiz için şanslıydık.

Serinin ilk iki filmini beğenmiştim, ancak üçüncü film benim için biraz hayal kırıklığı olmuştu. Dördüncü film ile ilgili tereddütlerim vardı. Film başladığında ilk tepkim, "Aaa bu çocuklar ne kadar büyümüş" oldu.

Film o kadar sürükleyiciydi ki, kısa sürede çocukların görüntüsüne alıştım :) Görsel efektler harikaydı. Ancak film hem içerik olarak hem de görsel olarak artık pek çocuk filmi değil. Zaten 12 yaşından küçük çocuklar sinemaya alınmıyor.

Filmin bu kadar sürükleyici olmasının etkisi de kitabın içeriğinden kaynaklanıyor, çünkü bu kitapta epey serüven ve şaşırtıcı sırlar vardı. Bunlarda filmin görsel olarak zenginleşmesini sağlıyor.

Bence Harry Potter serisinin en iyi filmi. Altyazılı olarak izledik, Türkçe seslendirmesinin başarılı olup olmadığını bilemiyorum. Eğer macera filmi seviyorsanız ve zamanınız varsa gidin görün derim.

Salı, Kasım 15, 2005

Mavili Küpe


İşte bir şıkır şıkır küpe daha.

Aslında bugün Hurma YE #4 günüydü. Bu aralar evde yediklerimize dikkat ettimiz için hamur işi yapmıyoruz. Bir de kuş gribi olunca tavuk ürünlerini de almadığımız için bir şeyler yapmaya fırsatım olmadı. Ramazan sonrası hurma saklamayı unutmuşum... bahane bitmez. Umarım bir sonraki ay bir şeyler yaparım.

Bu aralar kitaplara sardım. Fransız Kadınlar Niçin Kilo Almaz?'ı yeni bitirdim. Kitapla ilgili olarak yorumlarımı daha sonra yazacağım. Almayı düşünen varsa kısaca şöyle söyleyebilirim, daha çok Amerikalar gibi devamlı fast food ile beslenip hiç hareketsiz yaşayanlar için yazılmış.

Cumartesi, Kasım 12, 2005

Şıkır Şıkır Küpe ve Bileklik


2 senedir uzun küpeler moda ya, ben de heves ettim şöyle şıkır şıkır bir küpe yaptım. Ama takabilir miyim, bilmiyorum :) Daha sade takıları seviyorum.


Bileklik gayet güzel oldu, çok da hoşuma gitti, ama çalışırken biraz sıkıntılı olduğumdan kolumda saati bile istemiyorum. Üniversitede iken her zaman taktığım 3 tane gümüş yüzüğüm vardı, hala da saklarım, şimdi ise sadece alyans dışında hiç yüzük takamıyorum. Herhalde o yüzden de hiç yüzük yapasım gelmiyor. Misina ile yapılanlardan değil de, ucundaki deliklere bir sürü boncuğun çivi ile tutturulduğu modeli bir deneyeyim diyorum.

Perşembe, Kasım 10, 2005

Denizli - Pamukkale

Bayramda eşimin aile büyüklerini ziyaret için Denizli'ye de gittik. Hani bir gün yolunuz Denizli'den geçerse ve nereleri görelim derseniz, burdan buyrun :

Hierapolis (Pamukkale): Denizli'nin 18 km kuzeyinde yer alır. Antik tiyatro, Apollon tapınağı, büyük hamam kompleksi ve müzeyi gezebilirsiniz.

Laodikeia: Çürüksu (Lykos) ırmağının güneyinde kurulmuş bir antik kent. Şu anda kazıları halen devam ediyor, ancak zamanınız varsa uğranacak önemli yerlerden biri.

Kaklık Mağarası: Denizli-Afyon-Ankara ve Denizli Çivril Karayolu üzerinde, Denizli İl Merkezi’ne 30 km. mesafede Honaz İlçesi Kaklık Kasabası’ndadır. Pamukkale’nin benzeri olan travertenler mağaranın hemen yakınında bulunan Kokarhamam Pınarı ( Haydarbaba Pınarı) sularının mağaraya şelaleler yaparak akması sonucu oluşmuştur. Pamukkale'yi almış, mağaraya taşımışlar gibi.

Pamukkale Kaplıcaları: Pamukkale Kaplıcaları: İl merkezine 18km uzaklıkta bulunan eski Hierapolis kentinin bulunduğu alandır. Travertenler yaratan karstik alanlardan çıkan sular; bünyesindeki kireç çözeltisi, genellikle beyaz renkte ve pamuk balyalarını andıran kalker tüflerini, Pamukkale travertenlerini oluşturmaktadır. Travertenlerde halka açık bir bölüm var, mutlaka ayakkabılarınızı çıkarıp ayaklarınızı sıcak suya sokmalısınız. Ancak dikkatli olun, zemin çok kaygan.

Yukarıdaki bilgileri Kültür Bakanlığının sitesinden aldım : http://www.kulturturizm.gov.tr/portal/destinasyon_tr.asp?belgekod=45867&belgeno=46973&baslik=Detay%20Bilgi

Bilgilerin yanındaki gri italik yazılar benim eklediğim yorumlardır. Yukarıda Denizli'de gördüğüm yerleri yazdım, buraların dışında da bir çok gezilecek görülecek yerler var. Denizli Türkiye'nin en önemli tekstil merkezlerinden biri olduğu için çok kaliteli havlu, çarşaf, bornoz, örtü bulabilirsiniz. Ha bir de Denizli'nin horozu ünlü :)

Salı, Kasım 01, 2005

Bayramlık


Nihayet kendime bayramlık aldım. Hemen ona uygun kolye yaptım. Biraz süslü olmak gerek değil mi? Resimde pek belli olmamış, ama hırkanın desenleri üzerinde kırık boru boncuk işlenmiş. Uygun renklerde inci boncuklarım vardı, ama boru bonculara uyum sağlaması açısından daha farklı boncuklar kullandım.

Kıyafetleri askıya hazırlarken çocukluğumdaki bayramlar aklıma geldi. Bir gece önceden her şey hazırlanırdı. Hele de yeni ayakkabı varsa günlerce masanın üstünde dururdu, ilk olarak bayram günü giyerdim :)

Bayramda epey bir yolculuk bizi bekliyor. 6 saat İzmir, İzmir'deki kısa bir moladan sonra 3,5-4 saatlik bir yolculuktan sonra eşimin aile büyüklerini ziyaret için Denizli'ye gideceğiz. Orda bir gece kalıp tekrar İzmir'e döneceğiz. Pazar günü de İstanbul'a döneceğiz. Yolculuk sırasında 2-3 kitap bitiririm herhalde.

Herkesin Şeker Bayramı kutlarım. Bayram dönüşü kaldığımız yerden devam etmek ümidiyle bana müsade.


Sevgiler

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...