Perşembe, Temmuz 27, 2006

Havlu Mutfak Önlüğü

Biz bayanlar misafirliğe gittiğimiz yerde, hemen mutfak işine yardıma girişiriz. Bu arada genellikle erkekler salonda mubabbeti koyulaştırmış oluyorlar.

Herkesin kendine göre mutfakta alışkanlıkları var. İlk dikkatimi çeken şeyler - aslında alışkanlıktan kaynaklanıyor - tezgahın üzerinde bulaşıklığın veya el kurulayacak bir havlunun olmaması. Evde bulaşık makinası olduğu için bulaşıklığa gerek kalmıyormuş ya da tezgahın üzeri bomboş olmalıymış. Peki lavaboda bir iş yaptıktan sonra ellerinizi kuruluyor musunuz? Eğer cevabınız evet ise bu işi nasıl halletiniz?

Mutfakta yemek yaparken, sürekli lavabo-tezgah-ocak arasında dolaşıyorum ve yere ellerimden su damlamasına hiç dayanamıyorum. Bu konuyu çözmek için küçük bir mutfak havlusunu elimin altında bulunduruyorum. Ancak her lavabo işinden sonra havluyu bıraktığım yerden alayım, tekrar kurulayıp tezgahta bi yere bırakayım süreci bir süre sonra can sıkıcı hale gelmeye başladı. Önünde cebi olan bir önlük alıp cebin içine küçük havluyu koyuyordum, kanguru misali havluyu cebimde taşıyorum, ama bu yöntem de pek pratik olmadı. Çünkü havluyu cebe düzgün koymazsam tezgaha dayandığımda, hareket ettiğimde yere düşürebiliyordum.

Belki sizin zaten bildiğiniz, hatta değişik değişik modellerini yaptığınız bir şeydir, ama ben yeni keşfettim : havlu önlük. Mutfakta kızgın anıma denk geldi, 50x100 ölçülerinde bir havluyu ortadan kestin kenarına tığ ile süs ve kemer yaptım ve resimde gördüğünüz önlük ortaya çıktı. Sonuçta mutfakta ben nereye havlu da oraya :)

Pazar, Temmuz 23, 2006

Karayip Korsanları : Ölü Adamın Sandığı

İlk filmi keyifle izlemiştim, devam filmi gösterime girer girmez soluğu sinemada aldım. Konusu şöyle :

"İlk serüvenden hatırladığımız gözüpek delikanlı Will Turner ve güzel Elizabeth, düğün hazırlıklarını yapadursunlar; dostları eksantrik Kaptan Jack Sparrow, yine bela aramaktadır. Elbette ki, Sparrow'un başına açılacak belalardan Will Turner ve Elizabeth de nasiplerini alacaklardır.

Jack'in, efsanevi Uçan Hollandalı'nın kaptanı Davey Jones'a kan borcu olduğu ortaya çıkınca, tekrar ortalık birbirine girer. Eğer Sparrow, bu borçtan kurtulamazsa ömrü boyunca Uçan Hollandalı'nın kölesi olarak yaşama riskiyle karşı karşıyadır. Ama her beladan kurtulmanın elbet bir yolu olabileceğini düşünen uyanık Jack Sparrow'un, Ölü Adamın Sandığı’na sahip olan kişinin Davy Jones'u da kontrol edebileceğini öğrenmesiyle işler karışır."


Jonny Depp "Kaptan Jack Sparrow rolü ile yine harika bir iş çıkartmış. Ada sahnesinde yüzündeki makyaja özellikle dikkat :) İlk filme göre sanki biraz daha eğlenceye önem vermişler gibi geldi. Uçan Hollandalı adlı geminin ve içindeki mürettebatın denizle bütünleşmeye başlamış hallerini tasarlayanların hayal gücüne hayran kalmamak elde değil. Bu canlılara ve geminin detaylarını da kaçırmayın derim.

Artık filmlerde teknoloji kullanılarak her türlü aksiyon sahnesi yapılabiliyor, ama bazı sahnelerde çok belli olunca 70li yılların filmleri aklıma geliyor. Sallanan bir araba ve arkada oynayan film ile arabanın gittiği etkisi yaratılmaya çalışıyormuş. 70li yıllardaki filmlerde bu hile bu kadar çok belli olunca rahatsız olmuyorum, ama günümüz filmlerinde benzer hileyi bu kadar bariz görünce gülesim geliyor. Filmin sonuna doğru sadece Jack Sparrow ve canavarın olduğu bir sahneye dikkat ederseniz bu detayı çok kolay yakalayabilirsiniz.

Ayrıca yine ilk filme göre konu ve konunun çözülmesi daha zayıftı. Hatta konu çözülmedi, üçüncü film için hazırlık yaparak sürprizle bitti (Yüzüklerin Efendisi serisinin ikinci filminde olduğu gibi). Sanırım üçüncü film daha maceralı olacak, ama yine 1 sene daha beklememiz gerekecek.

Keyifli bir 2,5 saat geçirdik, fırsatınız olursa gitmenizi öneririm.

Pazartesi, Temmuz 17, 2006

YE # 12 Sütlü Tatlılar

Bu ayki etkinliğe aslında hepimizin prenses pasta diye bildiği "sütlü irmik tatlısı" ile katılacaktım, ancak evde irmik olmayınca Lezzet dergisinin Eylül 2005 sayısındaki "Osmanlı Usülü keşkül"den yapmaya karar verdim. Malzemeleri ve yapılışını aynen aktarıyorum. Aşağıda kendi notlarımı da ekleyeceğim.

Malzemeler :
  • 4 su bardağı süt
  • 4 çorba kaşığı pirinç unu
  • 30 gr çekilmiş badem
  • 50 gr çekilmiş antepfıstığı
  • 1 su bardağı tozşeker
  • 2 çorba kaşığı rendelenmiş hindistan cevizi

Yapılışı

  • Süt, pirinç unu, badem ve antep fıstığını tencereye alın. Malzemeleri birbirlerine yedirene kadar çırpma teli ile çırpın.
  • Kısık ateşte tahta kaşık ile koyulaşıncaya kadar sürekli karıştırarak pişirin.
  • Tozşeker ve hindistan cevizini ekleyip 5 dakika da pişirin.
  • Tatlıyı kaselere paylaştırıp üzerini file bademle süsleyin.
  • Buzdolabında 2-3 saat beklettikten sonra soğuk olarak servis yapın.

Öncelikle evde çekilmiş badem yoktu. İçine koyabileceğim bademi kendim hazırladım. Bunun için normal kabuklu bademi biraz su ile haşladım. Böylece su kaynamaya başladığında kabuklar kabardı ve soğuk soyla duruladıktan sonra kolaylıkla kabukları soyuldu. Daha sonra kağıt havlu ile suyunu aldıktan sonra ufanlanması için havanda dövdüm.

Tozşeker ve hindistan cevizini daha sonra değil, işin başında ekledim. Tadında ya da yapılışında bir sorun olmadı. Karışım muhallebi kıvamına gelince soğumadan kaselere koydum, bu ölçülerden 5 kase tatlı çıktı. Üzeri hafifçe donduktan sonra kırık badem ve toz antep fıstığı ile süsleyip buzdolabına kaldırdım.

Bize biraz şekeri fazla geldi, damak zevkinize göre siz de azaltabilirsiniz. Buzdolabından çıkartıp soğuk soğuk yemenizi öneririm.

Afiyet olsun



Salı, Temmuz 11, 2006

Yeni Görünüm

Merhabalar,

Uzun zamandır blogumu biraz renklendirmek, değiştirmek istiyordum. Bu yaramaz kuşları (Pixar filmlerini sevenler neden yaramaz olduklarını bilirler) görünce dayanamayıp operasyonu başlattım. Kodda bir kaç düzenlemeden sonra sayfa hemen hemen hazır hale geldi. Ee yorumlarınızı bekliyorum, nasıl olmuş?

Bu linkte ücretsiz şablon bulabileceğiniz sitelerin listesi var. Eğer siz de şöyle bir değişiklik yapayım diyorsanız, bir göz atın derim.

Nedenini bilemiyorum, ama bloga bi şey yazmaya üşeniyorum. Televizyon karşısında tembellik yapıyorum, dergi karıştırıyorum, takip ettiğim bloglara birer birer uğruyorum ( yorum bırakmasam da), yabancı takı sitelerinde geziyorum. Hatta takı yapmaktan çok, yapılmış modellere bakmak daha çok hoşuma gidiyor. Yazın gelmesiyle tembelleştim galiba :)

En yakın zamanda Rodin sergisinden görüntülerle burada olacağım. TV karşısındaki koltuğum beni bekliyor, görüşmek üzere...

Sevgiler

Pazar, Temmuz 02, 2006

Miyazaki ve Filmleri

Animasyon filmleri çok seviyorum, normal filmlerden farklı olarak hayal gücü daha yoğun kullanılıyor.

Bu aralar Japon çizgi filmlerine (anime ) kafayı taktım. Aynı yönetmenin 4 filmini arka arkaya izledim. Kesinlikle Shrek, Nemo gibi filmlerden çok farklı. Pixar, Walt Disney filmlerinde görüntülerin daha 3 boyutlu, daha gerçeğe yakın olmasına çalışılıyorken, Japon çizgi filmlerinde ise çizgi film olduğu daha çok hissettiriliyor, konu ve anlatımı daha öne çıkıyor.

Miyazaki için "Japonların Walt Disney"i deniyormuş, ama kendisi bu tanımlamadan hiç hoşlanmıyormuş. Filmlerinde değişik yöntemlerle insanların iyi yönlerini anlatmaya çalışıyor, hatta kötü karakterlerin bile iyi yönlerini yeri geldiğinde öne çıkartıyor. Japon kültüründen etkilendiği konuları bazen anlamak zor olabiliyor.

Aslında filmle ilgili daha fazla yazacaktım, ama filmle ilgili detay vermek istediğim için vazgeçtim. Eğer bu tip filmler ilginizi çekiyorsa, sıradan konulardan sıkıldıysanız, hayal gücünüzün zorlanmasını, hatta şaşırmak istiyorsanız bu filmleri izlenizi öneririm.

Filmlerin konularını linklere tıklayarak Beyazperde.com'dan okuyabilirsiniz :


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...