Perşembe, Mayıs 03, 2018

İngiltere’de çay içme alışkanlıkları


Geçenlerde TeaFestival diye çay festivaline gittim, hem oradan öğrendiklerimi hem de gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Hem kahve hem çay İngilizlerin hayatında çok önemli yeri var. 1600'lü yıllarda kahve ana içecekmiş, hatta İngiliz bir arkadaşımın yorumuna göre bir İngiliz’e kahve de, saatlerce anlatsın, yine de çay daha baskın bence. 
  • Uzak doğu, Çin, Hindistan ile ticaret yolları kuruldukça çay (özellikle siyah çay), İngilizlerin hayatına girmiş. Çince chaa = çay 
  • İlk başta fiyatının ve vergisinin yüksek olması sebebi ile sadece zengin sınıf tarafından tüketilmiş. 
  • Hindistan'da çay üretiminin artması ile ülkeye daha fazla çay getirilebilmiş, böylece fiyatlar düşünce halk arasında her daim tüketilir bir içecek halini almış.  
  • O zamanlar İngiltere'de yaygın olan seramik ani sıcak değişimlerine dayanıklı olmadığından çay için uygun olan porselenler de Çin'den getirilmiş. Daha sonra 1710 yılında ilk olarak Meissen(Almanya),sonra Fransa ve en son İngiltere'de Çin porselenleri kalitesinde fincan üretimi başlamış.
  • 1770-1780 yıllarında çay, tabağına döküp hafifçe soğutarak içmek makbulmuş, o nedenle bazı tabaklar kase gibi daha derin ya da kıvrımlı. Zaman içinde fincanı koyacak forma dönerek daha düz hale gelmiş.
  • İngiliz porselen firmaları da modaya uyarak çeşit çeşit çay seti tasarımına başlamış. Örneğin Çin'de çay minik ve kulpsuz fincanlarda içilirken zamanla Avrupa'da daha sıcak tercih edildiğinden fincanlara kulp eklenmiş. 
  • 17.-18.yy üretilen porselenler narin olduğundan ani sıcak değişikliklerinden dolayı kolayca çatlıyormuş, ısı dengesini sağlamak için önce soğuk süt, sonra sıcak içecek ekleniyormuş. Kahvedeki bu alışanlıklarını İngilizler çayda da devam ettirmişler, ayrıca Çin'lilerden farklı olarak şeker de çaya eşlik etmeye başlamış.
  • Önce süt mü çay mı konusunda farklı görüş ve alışkanlıklar olsa da şu andaki porselenlerin dayanıklılığı ve çayın sıcakta daha iyi tadını vermesi sebebiyle genellikle süt artık sonradan ekleniyor.
  • Öğle ve akşam yemeklerinin arası çok açık olduğundan ara atıştırması olarak 5 çayı alışkanlığı başlamış. 
  • Çayın ucuzlaması ve yaygınlaşması ile çay evleri açılmış, o zamanki dönemi düşünürsek özellikler kadınlar için sosyalleşme, görünme, görüşme mekanları imiş, o nedenle çayı yavaş yavaş içmek makbul. 
  • Şehir merkezinde hayat çok hızlı aktığından bu tarz "tea house"lar pek yaygın değil, daha kırsal ve yerel bölgelere gittikçe bu tarz mekanları bulmak zor, çok küçük bölgelerdekiler akşamları 5 gibi kapanıyor, bi çay içseydik derseniz aklınızda olsun.
  • Çayın yanında servis edilen mini kek, sandviçler de önemli. Minik minik lokmalarla yenmeliymiş ki hem sohbet edip hem de çiğnemek mümkün olsun. Scone dedikleri bizim poğaçaya benzer bir yiyecekleri var, üzerine kaymak ve reçel koyup yiyorlar, önce bolca kaymak konacak, sonra bir damlacık reçel. O zamanlar şeker de çok pahalı olduğu için reçel de haliyle pahalı, o nedenle dikkatle tüketiliyormuş.
  • Çay içerken serçe parmak konusuna da değindi; bir sınıf, statü sembolü imiş. Az parmakla yemek, içmek makbul olanmış.
  • Bize göre daha farklı demliyorlar. Demliğe kişi başı 1 tatlı kaşığı çay koyuyorlar, genelde yaprakları büyük olanları tercih ediyorlar. Taze kaynamış su ekleyip 3-4 dakika bekletip içiyorlar. Yanında tabii ki soğuk olmalı, lezzetli bir çay ile süt güzel oluyor, tavsiye ederim.
  • Hazırlık olarak demliğin önceden ısıtılması, iyice kurulanması ve çayın demliğe su eklendikten sonra konması önemliymiş, su kaynarken demlikte ıslanıp bekleyen çay lezzetini kaybedebiliyormuş.
  • Bir diğer önemli ipucu da demliğin ucu ile ilgili. Çay içinde lezzet veren yağlar vardır diyor elimdeki bir broşür, demleme sırasında sıvının yüzeyine çıkar, bu lezzeti fincana aktarabilmek için ucu aşağıda olan demlik kullanılmalı, aksi takdirde lezzetli yağlar demliğin içinde kalır diye not düşmüş.   
Kahve konusunda gelirsek taze çekilmiş çekirdek ile yapılan kahve makbul, nescafe marketlerde gördüm ama pek popüler değil. Kahve için krema neredeyse hiç yok, günlük süt o kadar bol ve lezzetli ki bu tarz tozlara pek ihtiyaç duymuyorlar anladığım kadarı ile. Pastörize süt var mı var, ama günlük sütlerin yanına hani çeşit olsun diye 1-2 paket konmuş.

Kafede çay sipariş ettiğimizde genelde minik bir demlik içinde ve yanında soğut süt ile servis ediliyor, demlikten yaklaşık 2-2.5 fincan çıkıyor, güzel bir sohbet eşliğinde çayımızın keyfini çıkartıyoruz

Çarşamba, Mayıs 02, 2018

Portakallı Kek

Daha pişerken mutfağı, evi inanılmaz bir portakal🍊kokusu sardı, kendim yaptım diye demiyorum efsane olmuş😎
Aramızda 3 dilim yemiş bazı arkadaşlar var, yok yok ben değilim😁🐿🐿
Easter’den dolayı evde bir çikolata yumurta enflasyonu olunca kışın son portakallarıyla kek yaptık,  ısrarla tavsiye ediyorum, tarifi de ekliyorum🍊

Malzemeler:
- 2 büyük yumurta (oda sıcaklığında)
- 1/2 su bardak şeker (sütlü çikolata ekleyeceğimiz için şekeri az kullanıyoruz, zaten portakal suyu da tatlı)
- 1/2 su bardağı ay çiçek yağı
- 1/2 süt (oda sıcaklığında)
- 1 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
- 1 adet kabuğu etli portakal
- 1/2 su bardağı sütlü çikolata parçası (yeşil mercimek boyunda, bitter kullanırsanız damak tadınıza göre şeker arttırılabilir)
- 2 1/2 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
.
Yapılışı:
- 2 yumurta ile şekeri iyice çırpıyoruz.
- Süt, sıvı yağ ve portakalı ekleyip karıştırıyoruz.
- Portakal kabuklarının kek içinde irice olması için normal tarafı ile kabuğu iyice rendeliyoruz.
- Un, kabartma tozu, çikolata parçalarını ekliyoruz. - Yağladığımız kek kalıbına karışımı döküp önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında 35 dakika kadar pişiriyoruz.
- Taze demlenmiş çayımı hazır edip sıcak sıcak kekimizi afiyetle yiyoruz🍊
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...