Salı, Aralık 26, 2006

Mini Mini Yılbaşı Hediyeleri


İşte karşınızda bayan arkadaşlarım için aldığım mini mini yeni yıl hediyelerim : Aynalı ruj kutusu ve içinde minik bir yılbaşı süsü. Hatta belki bir tane de Kent Tofy meyve sulu şeker koymayı düşünüyorum.

Kutunun içine ille de ruj koymak zorunda değilsiniz. İçine bozuk para, anahtar, ilaç, sakız ya da çantanızdaki küçük şeyleri koyabilirsiniz. Soğuk kış günlerinde dudaklarım sürekli kuruduğu için yanımda dudak kremi taşıyordum, benim epey işime yaradı.

Kardan adam, penguen, geyik, noelbaba şeklindeki minik yılbaşı süslerini kullanmak için illa ki evinizde çam ağacınızın olması gerekmiyor. Dolap kapaklarındaki tutacaklara, uygunsa avizenize asabilirsiziniz. Kardanadam olan süsü ben çok beğendim, cep telefonu süsü olarak kullanıyorum :)

Bazı arkadaşlarımı yılbaşında göremeyeceğim için ruj kutusularını hemen vermiştim, aralarında blogumu okuyanlar olduğundan "bizim süsümüz, şekerimiz nerde" diye düşünüyorlarsa merak etmesinler onlarınkini ayırdım :)

Mutlu yıllar

Pazartesi, Aralık 25, 2006

Cengiz Han ve Mirasçıları

Biraz geçen haftanın haberi olacak, ama kaldığımız yerden devam edelim. Oyuncak müzesinden çıktıktan sonra havanın da güzel olmasını fırsat bilerek Emirgan'a doğru yola koyulduk. Sakıp Sabancı Müzesinde bu ay başlayan serginin konusu "Cengiz Han ve Mirasçıları", 8 Nisan 2007'ye kadar sergiyi gezme şansınız var.

Beşiktaş'tan Emirgan yönüne giden otobüse bindik. Bebek ve Rumelihisarı'nda trafik çok yoğundu, her dur kalkta otobüs ancak 1 metre ilerleyebiliyordu. Hisar civarlarındayken müzeye yaklaştığımız için "hava da pek güzel, inip yürüsek mi" diye aklımızdan geçirdiysek de hemen vazgeçtik.

Yazın Rodin sergisine giderken benzer durumla karşılaşmış, otobüsten inip müzeye kadar yürümüştük. Aslında eşim ve ben de yürümeyi seviyoruz. Ancak Hisar'dan sonra Baltalimanı civarı ve 2. köprü altındaki yolda yürümek pek keyifli olmuyor. Kaldırımların üzerine araçlar park ettiği için biz yayalara pek yer kalmadığından, biz de araba yolundan yürümek zorunda kalmıştık. Karşıdan gelen ya da özellikle arkamızdan gelen her araç dıtdıtladıkça yol vererek yürümek pek de keyifli olmamıştı.

Bu deneyimden sonra arabaların dıtdıtlaması olmadan, trafiğe rağmen otobüste oturmak daha huzurlu, iyi bir seçim oldu.

Müzeye giriş tam için 10 YTL, öğrenci için 3 YTL, en az 10 kişilik gruplar için indirim var. Biletlerimizi aldıktan sonra müzeye girdik. Müzeyi gezenleri rahatsız etmemek için ilk iş cep telefonlarınızı sessize aldık.

Sergiyi gezerken dinleme cihazlarından almanızı öneririm. Herhangi bir ücreti yok, kimlik karışılığında alıyorsunuz. Bazı eserlerin yanında kulaklık resmi var, bu resmin yanındaki numarayı cihaza tuşladığınızda eserle ilgili daha detaylı bilgi dinleyebiliyorsunuz. Bu şekilde sergi daha ilgici çekici ve daha anlamlı oluyor.

3 katlı sergi salonunu en üst kattan gezmeye başlıyoruz. En üst katta Moğol imparatorluğu'nun kuruluş dönemlerine ait eserler var. Aynı zamanda o yıllardaki Orta Asya kültürü, Göktürkler ve Uygurlar hakkında bilgi edinebiliyorsunuz.

İkinci katta daha ziyade imparatorluğun yükseliş ve dağılma dönemlerine ait eserler yer alıyor. En alt kata geldiğinizde konu birden bire değişiyor ve Buda ile ilgili o döneme ait eserlerle karşılaşıyorsunuz.

Müzedeki sergilenen eserlerden bazılarını aşağıdaki linkten bulabilirsiniz. Resimlerin üzerine tıklayınca daha büyük olarak görebilirsiniz.

http://www.ab-pr.com/upload/ssm/cengizhan/cengizhan.htm

Eğer gezerken çok yorulduysanız, biraz enerjiye ihtiyacım var derseniz müzenin hemen yanındaki Mehtap kafetaryada oturup bir çay içmenizi ve sütlü tatlılarından denemenizi öneririm.

Bugün beklenenin üzerinde bayağı uzun yazdım :) Şimdilik bana müsade.

Sevgiler

Perşembe, Aralık 21, 2006

Oyuncak Müzesinden Görüntüler

Müze ile ilgili yazı için tıklayın. Resimlerin üzerine tıklayarak oyuncaklardaki detayları daha iyi görebilirsiniz.




Salı, Aralık 19, 2006

İstanbul Oyuncak Müzesi

Haftasonu eşimin dayısı oğlunun veli toplantısı için Denizli'den İstanbul'a gelmişti, bizim misafirimiz oldular. Pazar günü de hep beraber küçük bir İstanbul turu yaptık.

Sabah erkenden hep beraber İstanbul Oyuncak müzesini bulmak için yollara düştük. İnternetten yol haritasını not almıştık, haritaya göre müze civarına yaklaştık, ancak cadde üzerindeki dönüş tabelasını kaçırınca çevreye yabancı olduğumuzdan epey bir dolaştıktan sonra aynı yola tekrar gelebildik. Tabelaları takip etmeye başladık, öyle bir yer var ki, yoldan sola dönülmüyor, sağdan devam ediliyor, orda da yol ayrımında tren yolunun altından karşı yola geçmek gerekiyormuş. Biz bunu biraz zor keşfettik, etrafta birilerini görürseniz sormaktan çekinmeyin, yoksa bizim gibi biraz kaybolabilirsiniz :)

Müze ile ilk yorumum ulaşımı çok kolay değil, web sitesindeki harita ok işaretleri ile detaylandırılmış olsa daha iyi olurmuş.

Şair Sunay Akın, ailesine ait evde hepimizin hayallerini süsleyen oyuncakları bir araya getirerek kendisinin de en büyük hayalini gerçekleştirmiş, müze 23 nisan 2005'te ziyarete açılmış.

3 katlı köşk çok güzel restore edilmiş. Gezimize üst kattan başlıyoruz, her katın girişinde kaçıncı katta olduğunuz Bremen mızıkacıları ile belirtiliyor. Her oda içindeki oyuncakların konusuna göre dekore edilmiş. Örneğin uzay oyuncaklarının olduğu odada tavan gökyüzü olarak tasarlanmış, içeri girdiğinizde karanlık olan oda daha sonra aydınlanıyor, böylece gökyüzündeki yıldızları görebiliyorsunuz. Benim favorim kopmartıman şeklinde tasarlanmış odaydı, vitrinler tren penceresi gibi yapılmış.

O kadar çok oyuncak ve parça vardı ki, Sunay Akın bunları nasıl toplamış, hayret ettim, hakikaten sabır işi. Oyuncakların çoğunun yapım yeri Almanya ve Japonya, yapım yılları da 1950 civarıydı. 1920'lere ait öyle oyuncaklar vardı ki, o yıllarda nasıl yapılmış, şimdiye kadar nasıl sapasağlam kalmış merak ettim. Her biri sanat eseri. Bu oyuncakların çocuklar oyun oynasın diye değil, süs olarak evlerde sergilensin diye yapıldığından şüpheleniyorum :) Ya da o zamanki çocukların oyun oynama tarzı daha farklıydı. Şimdikilere bir oyuncak alıyorsunuz, hemen oyuncağın dayanma (mukavemeti) test ediliyor.

Müzeyi gezdikten sonra alt kattaki kafeye ve tuvalete uğramadan çıkmayın. Oralarda da müze devam ediyor. Kafede çay içmenizi öneririm, çay çok güzeldi, tadı damağımda kaldı :)


Aşağıdaki paragraf müzenin kendi sayfasından;
Sunay Akın, yurt içinden ve yurt dışından yaklaşık dört bin adet oyuncak topladı. En eski oyuncak 1817 yılına ait, Fransa'da yapılan bir oyuncak keman… 1820 yılında Amerika'da yapılan bir bebek, yine aynı ülkeden 1860 yılına ait misketler, Almanya'da yapılan yüz yaşında teneke oyuncaklar ve porselen bebekler müzenin en eski eserleri arasında.
http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com/genel.asp

Müzeden resimler için tıklayın.

Pazartesi, Aralık 11, 2006

Resim Sergisi


Çok sevgili bir arkadaşımın da resim çalışmalarının yer aldığı resim sergisi 13 Aralık'ta açılıyor. Sergi için arkadaşımın 3 resmi seçilmiş. Üstte gördüğünüz sergi afişinin sol üst köşesindeki dansçı kız arkadaşımın eseri, resmin üstüne tıklayarak daha büyük halini görebilirsiniz.

Onunla yurttan tanışıyoruz, 2 sene aynı odada kaldık, ama o zamanlar onun bu yeteneğinden hiç haberim olmadı. Belki de derslerden fırsat kalmıyordu. Kendisi çok iyi bir ressam olmakla birlikte, aynı zamanda çok iyi bir elektronik mühendisidir :)

Evinde bir kaç çalışmasını görmüştüm, karakalem çalışmaları çok etkileciydi, özellikle ellerin duruşu ve detayı çarpıcıydı. Umarım sergide de bu güzel resimleri görme şansımız olur. Arkadaşımızın heyecanını paylaşmak için kızlar takımını topladık, çarşamba akşamı sergi açılışına gidiyoruz. İlgilenenleri bekleriz.


13-22 Aralık 2006

Beşiktaş Belediyesi Giriş Salonu
Nispetiye Mahallesi Aytar Caddesi Başlık Sokak No: 1 Levent

Açılış Kokteyli: 13 Aralık
Saat 18:00-20:00

Cuma, Aralık 08, 2006

Tak Takıştır 1

Sade ama sevimli bir kolye ucu ile ben de katılmış oldum. Sade made, yine de etkinliğin tüm renklerini kullanmış oldum ama değil mi? Mavi-kahverengi-krem.

Bu etkinlik sırasında neler neler yapılmış, harika tasarımlar var. Gezin görün derim.

Sevgiler

Çarşamba, Aralık 06, 2006

Yeni Blog

Merhabalar,

Çalışma saatlerim nihayet düzene girdi. Ancak epeydir buraya yeni bir şeyler ekleyemedim. Ama bu süre içinde boş durdum sanmayın, Blogger Beta'yı keşfetmekle meşguldum.

İki kaç arkadaşım, moderatörü oldukları yahoogroups listesinde yapılanların paylaşıldığı bir blog oluşturmuşlardı. Artık takip edemeyecekleri için de blogu bana devrettiler.

Bu blogun betaya geçmesini fırsat bilerek şablonu değiştirdim, yeni neler varmış diye epey kurcaladım. Betaya geçiş sırasında bazı arkadaşlar bloglarındaki dataları malesef kaybettiler. Ama benim yeni blogumda pek fazla bilgi yoktu zaten, ama neyse ki sorun olmadı. Sadece ilk geçişte Türkçe karakter problemi oldu, onu da şablonu bir text editöre kopyalayarak find/replace yöntemi ile düzeltim. Beta versiyonun hoşuma giden bir çok özelliği var, bir sonraki mesajımda detaylıca anlatırım.

Şimdi gelelim benim cici yeni bloguma. Yeni yüzü ile El Örgüsü karşınızda. Tıklayın, sürprizi görün.

Tüm elişi sevenleri bekliyorum.

Sevgiler
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...