Cumartesi, Ağustos 26, 2006

Spiralli Kolyeler

Daha önceden sözünü ettiğim kolyelerim karşınızda. Pratik yapmak için güzel ve basit modeller. Hazır metal aparat kullanılmadığı için benzer kolyelerin yapımına göre daha çok zaman alıyor. Yine yapması çok zevkli, tavsiye ederim.

Güzel bir haftasonu geçirmeniz dileğiyle...

Sevgiler

Pazar, Ağustos 20, 2006

Tel Dizayn Teknikleri

Takı tasarımına başladığımdan beri en çok tel ile olan teknikleri sevdim sanırım. Çoğunlukla çivi ile tasarım yapmaya çalışıyorum, deri ile de çalışmak eğlenceli, hatta çiviye göre çok daha hızlı bitiyor. Ama misina örme modellerine bir türlü alışamadım, misina sürekli açılıyor, yaptıklarım bozuluyor, eksik bir şeyler yapıyorum herhalde.

Tel ile serbest çalışmayı keşfettğimden beri, bu şekilde takı yapmak daha zevkli geliyor. Çivi çalışmasına göre daha fazla el oyalıyor, ama inanın daha zevkli. Bu tekniği denemek için fazla bir şey gerekmiyor, resimde gördüğünüz malzemeler yeterli.

  • Kargaburun
  • Yuvarlak uçlu pense
  • Yan keski
  • Çeşitli kalınlıkta tel ( 0.80 lik tel ile başladım)
  • Tel dizayn aleti
  • Spiral yapıcı
  • Naylon burunlu pense

Kestiğiniz teli zedelemeden naylon burunlu pense ile düzeltebilirziniz, ben henüz almadım, iki tükenmez kalemin arasından geçirerek hallediyorum. Biribirinden eğlenceli tel tasarımı yapmak için dizayn aletinden de almanıza gerek yok, yuvarlak uçlu pense ile de halledebilirsiniz.

Tel tasarımı konusunda size tavsiye edeceğim kaynaklar şu şekilde;

  • Getting Started Making Wire Jewelry and More : çok güzel bir kitap. İngilizce bilmeseniz bile fotoğraflardan nasıl yapılacağını kolaylıkla anlayabilirsiniz. İçinde çok fazla örnek yok, ama temel teknikler çok güzel anlatılmış.
  • Gaye Döşer'in Beady Home serisinden Tel Dizayn Projeleri 2. VCD'deki 2 proje ile bu konu hakkında bilgi sahibi olabiliriz.
  • Vee muhteşem bir online kaynak : WigJig®

Salı, Ağustos 15, 2006

Ton Balıklı Renkli Salata

Şu sıcak yaz günlerinde gece rahat uyumak için akşam yemeklerinde biraz hafif yemek gerek. Bu ayki etkinliğimizin konusu salata olunca şöyle değişik bir şeyler hazırlamak için araştırma geliştirme yaptım. Ama sonuç olarak sizler için her zaman severek yediğim, yoğun iş çıkışı akşamlarında büyük kurtarıcım olan ton balıklı salata hazırladım.

Bu ayki ev sahibemiz Şeyda'ya seçimi için teşekkür ediyor, etkinlik turunda kendisine kolaylıklar diliyorum.

Gelelim tarife, ama bu salatanın tarifi yok :) Evde, buzdolabınızda ne varsa, canınız ne yemek istiyorsa içine hepsinden koyuyorsunuz. Geçen akşam salataya ben neler koymuşum, bakalım;
  • Kocaman bir salata kasesi alıyoruz.
  • Büyüklüğüne göre yarım ya da dörtte bir göbek salata : Yıkaması daha kolay ve bence lezzet olarak bu salataya çok yakışıyor. Son durulama suyuna sirke koymayı unutmayın. İri parçalar halinde doğruyoruz.
  • Salatalık : kabukları soyulup küp küp doğranır, daha çok lif alayım derseniz dışını iyice yıkayıp kabukları ile de kullanabilirsiniz.
  • Domates : küp doğranır, kabuklarını soymadan katabilirsiniz.
  • Közlenmiş kırmızı biber : hazır konserve olarak alıp zaman kazanabilirsiniz, ama tazesi de salatada çıtır çıtır çok güzel oluyor.
  • Suyu süzülmüş konserve mısır : çok koymayın, kalorisi yüksekmiş.
  • Tabii ton balığı : 80 grlık beni kesmiyor, 160 grlık daha iyi. Eskiden suda olanlardan alıp suyunu süzüp eklerdim, şimdi vakumlu ambajlı olarak da satılıyor, yağ-su süzme derdi olmadan poşetin içini salatanın üzerine boşaltıyorsunuz.
  • Bir kaç maydonoz ile süsleyelim, ekmek yerine bi iki çubuk galeta yeterli olur.
  • Veee son olarak da zeytinyağ ve tercihe göre nar ekişi ( bu aralar her şeye ekliyorum) ekleyelim.

Öyle masaya falan oturmaya gerek yok, televizyonun karşısındaki koltuğa kurulup kasemiz kucağımızda salatamızı afiyetle yiyoruz. Bu kadar hafif bir yemek yanına içecek olarak bence limonlu soda yakışır.

Afiyet olsun


Cuma, Ağustos 11, 2006

Serinletici Müzik

Bu yaz deniz kenarında bir yere tatile gitme şansımız olmadığı için diğer blogcu arkadaşların tatil fotolarına bakıp iç geçiriyorum.

Büyük tatil köylerinde geçirilen bir hafta değil, sakin bir sahil kasabasında temiz bir pansiyonda geçirilen 3-4 gün benim için daha değerli. Sabah pencereden gelen dalga sesiyle uyanarak güne keyifli başlamak gibisi yok bence.

Bu cümleleri yazarken Bodrum Gümüşlük'te 2 sene önce kaldığımız pansiyon aklıma geldi. Koyun en ucunda kaldığı için diğerlerine göre daha sakindi. Odamız denize değil, arka taraftaki bahçeye bakmasına rağmen sabahları yeni bir güne hazırlanan denizin sesi ile uyanıyorduk.

Geçen gün bir müzik markette dolaşırken bu CDler gözümüze ilişti. "Ocean In The Nature", "Birds In The Nature", "Rain In The Nature" 3 çeşit CD aldık. Kuş ve yağmur sesi cdleri güzel olmakla birlikte benim favorim kesinlikle okyanus CDsi oldu. Dalga sesleri o kadar güzel ki, insanın içini, ruhumu serinletiyor. Bu sıcak yaz gecelerinde ilaç gibi geliyor.

Gece yatarken okyanus CDsini müzik setine takıyoruz, 30 dakika sonra otomatik kapanacak şekilde ayarlıyoruz ve dalga sesleri eşliğinde uykuya dalıyoruz :)

Pazar, Ağustos 06, 2006

Tel tasarım küpeler

Bu pazar günü hava acaip sıcaktı. Evde tüm pencereler, kapılar açık, gene de içerisi serinlemiyor, esmiyor :( Oturduğum koltuk ısındıkça başka bi yere geçiyorum. Kocaman bir su bardağı elimde evin içinde dolaşıp duruyorum. Bu sıcak günlerde hararetimi en güzel elma suyu - soda kesiyor. Elma suyu bana çok şekerli geliyor, sodayı da bi türlü içemediğim için bu karışım benim için ideal bir içecek oluyor.

Yapılışı çok basit; kocaman bir su bardağının içine bir şişe sodayı dökün, sonra da üstüne damak zevkinize göre Dimes'in %100 elma suyunu ekleyin. Afiyetle için.

Şu tel ile tasarım işine ben de bulaştım. Acaip zevkli bir şey, haftasonu bir makara teli harcamayı başardım. Kolye, bileklik ve bir sürü küpe yaptım. Elim alışana kadar bir sürü de tel ziyan ettim tabii :)

İşte karşınızda ilk denemelerim :








Perşembe, Ağustos 03, 2006

Film : Sil Baştan

Uzun zamandır bu kadar iyi, düşündürücü bir film izlememiştim. 2003 yapım filmin Türkiye'ye bu kadar geç gelmesine üzüldüm açıksı.

Filmin konusu şöyle ;
"Joel Barish, iki yıl boyunca beraber olduğu sevgilisinden oldukça şaşırtıcı bir haber alıyor. Kadın, bir teknolojik deneye katılarak, ilişkilerini tamamen hafızasından silmiştir. Yani Barish'in kim olduğunu bile hatırlamamaktadır. Bu gelişme üzerine küplere binen adam, aynı prosedürü kendi üzerinde de gerçekleştirmek ister...

Film, adamın hafızaları silinirken, yaşanılan ilişkiyi gözler önüne serer. Adam da bir kez daha oldukça iyi başlayan ve sonradan tadı kaçan ilişkiyi izler. Fakat zaman geçtikçe ve sıra yaşanılan güzel şeylere gelince, üzerindeki müdaheleyi durdurmak ister. Pişman olmuştur!"

Jim Carrey'i hep komedi oyuncusu olarak biliriz. Ama bu filmde bambaşka bir rolde karşımıza çıkıyor. Rolünün hakkını o kadar iyi vermiş ki, komedi filmlerindeki halini hiç düşünmüyorsunuz, dram sahnelerinde yüzünde gerçekten tüm duyguların izini görebiliyorsunuz. Jim carrey'den bu kadar söz ettikten sonra Kate Winslet'e haksızlık etmeyelim, o da çok başarılı.

Film izlerken genellikle müziklerine pek dikkat etmem, ama müzikler o kadar çarpıcıydı ki, filmdeki duyguları -üzüntüyü, gerilimi, bekleyişi- çok güzel anlatıyordu. Bulabilirseniz CD'sini almanızı öneririm.

Parlak, janjanlı Amerikan filmleri gibi değil, kısıtlı bütçeli Avrupa filmi havası var. Olaylar arasında geçişler, bağlantılar, anılar arasındaki yolculuklar bambaşka olmuş. Konu ansızın değişebiliyor, eğer evde izleyecekseniz ilginizi dağıtacak şeylerden (çekirdek, cips, ışık gibi) uzak durmanızı öneririm.

Film bittiğinde kendinizi düşünceler içinde buluyorsunuz; benim de sildirmek istediğim anılarım var mı, peki bunları sildirirsem ne olur? Yaşadığımız her şey olayın bir anlamı var, her şeyden bir şey öğreniyoruz. Eğer anılarımızı sildirirsek yaşamın bi anlamı, heyecanı kalır mı? Üzüntü olmadan sevincin tadını çıkartamayız ki...

Kesinlikle izlenmesi gereken bir film, kaçırmayın derim.

Salı, Ağustos 01, 2006

Sarımsaklı Tavuk

Lezzet dergisi fiyatını 2,5 Ytl'ye düşürdüğünden beri hemen hemen her ay alıyorum. Bugünkü tarifimiz derginin Mayıs 2006 sayısından. Tarifin adı "Sarımsaklı Tavuk", bence "Limonlu Tavuk" olsa daha iyi olurmuş. Acaip lezzetli bir yemek oldu, limonun tavuğa bu kadar yakışacağı aklıma gelmemişti, suyuna ekmeğimizi bandıra bandıra yedik.

Gelelim tarife, ama önce malzemeler :
  • 8 parça tavuk kalça ya da baget
  • 12 diş sarımsak
  • 1 limon
  • 3 domates
  • yarım kahve fincanı su
  • 2 taze soğan
  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 1 çay kaşığı kekik
  • 3 dal maydanoz
  • tuz, karabiber

Bu malzemelerle 4 kişilik yemek çıkıyor. Fırınımızı 180 dereceye ayarlayalım. Öncelikle tavukların derileri ayıklanır. Tavuk makası bu noktada işe yarıyor, çünkü biz tavuk derisi yemediğimiz için keserek çıkartmak daha kolay oluyor. Ya da derisi çıkartılmış ızgara tavuk but parçaları da hazır alabilirsiniz.

Limonu kabuğu ile dilimleyip küp küp doğrayın. Sarımsak, limon ve tavuk parçalarını fırın tepsisine ya da borcama dizin. Üzerine yağ gezdirip kabukları soyulmuş küp küp doğradığınız domatesleri ekleyin. Kekik, tuz ve karabiberi ekleyin. Suyu döküp kabın ağzını alüminyum folyo ile kapatın. 180 derece fırında 25 dakika kadar piştikten sonra alüminyum folyoyu çıkartyıp verev doğrandığımız taze soğanı üzerine serpin. Bu şekilde bi 20 dakika kadar daha pişirelim.

Üzerine kıyılmış maydanoz serpip servis yapın.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...