Salı, Aralık 19, 2006

İstanbul Oyuncak Müzesi

Haftasonu eşimin dayısı oğlunun veli toplantısı için Denizli'den İstanbul'a gelmişti, bizim misafirimiz oldular. Pazar günü de hep beraber küçük bir İstanbul turu yaptık.

Sabah erkenden hep beraber İstanbul Oyuncak müzesini bulmak için yollara düştük. İnternetten yol haritasını not almıştık, haritaya göre müze civarına yaklaştık, ancak cadde üzerindeki dönüş tabelasını kaçırınca çevreye yabancı olduğumuzdan epey bir dolaştıktan sonra aynı yola tekrar gelebildik. Tabelaları takip etmeye başladık, öyle bir yer var ki, yoldan sola dönülmüyor, sağdan devam ediliyor, orda da yol ayrımında tren yolunun altından karşı yola geçmek gerekiyormuş. Biz bunu biraz zor keşfettik, etrafta birilerini görürseniz sormaktan çekinmeyin, yoksa bizim gibi biraz kaybolabilirsiniz :)

Müze ile ilk yorumum ulaşımı çok kolay değil, web sitesindeki harita ok işaretleri ile detaylandırılmış olsa daha iyi olurmuş.

Şair Sunay Akın, ailesine ait evde hepimizin hayallerini süsleyen oyuncakları bir araya getirerek kendisinin de en büyük hayalini gerçekleştirmiş, müze 23 nisan 2005'te ziyarete açılmış.

3 katlı köşk çok güzel restore edilmiş. Gezimize üst kattan başlıyoruz, her katın girişinde kaçıncı katta olduğunuz Bremen mızıkacıları ile belirtiliyor. Her oda içindeki oyuncakların konusuna göre dekore edilmiş. Örneğin uzay oyuncaklarının olduğu odada tavan gökyüzü olarak tasarlanmış, içeri girdiğinizde karanlık olan oda daha sonra aydınlanıyor, böylece gökyüzündeki yıldızları görebiliyorsunuz. Benim favorim kopmartıman şeklinde tasarlanmış odaydı, vitrinler tren penceresi gibi yapılmış.

O kadar çok oyuncak ve parça vardı ki, Sunay Akın bunları nasıl toplamış, hayret ettim, hakikaten sabır işi. Oyuncakların çoğunun yapım yeri Almanya ve Japonya, yapım yılları da 1950 civarıydı. 1920'lere ait öyle oyuncaklar vardı ki, o yıllarda nasıl yapılmış, şimdiye kadar nasıl sapasağlam kalmış merak ettim. Her biri sanat eseri. Bu oyuncakların çocuklar oyun oynasın diye değil, süs olarak evlerde sergilensin diye yapıldığından şüpheleniyorum :) Ya da o zamanki çocukların oyun oynama tarzı daha farklıydı. Şimdikilere bir oyuncak alıyorsunuz, hemen oyuncağın dayanma (mukavemeti) test ediliyor.

Müzeyi gezdikten sonra alt kattaki kafeye ve tuvalete uğramadan çıkmayın. Oralarda da müze devam ediyor. Kafede çay içmenizi öneririm, çay çok güzeldi, tadı damağımda kaldı :)


Aşağıdaki paragraf müzenin kendi sayfasından;
Sunay Akın, yurt içinden ve yurt dışından yaklaşık dört bin adet oyuncak topladı. En eski oyuncak 1817 yılına ait, Fransa'da yapılan bir oyuncak keman… 1820 yılında Amerika'da yapılan bir bebek, yine aynı ülkeden 1860 yılına ait misketler, Almanya'da yapılan yüz yaşında teneke oyuncaklar ve porselen bebekler müzenin en eski eserleri arasında.
http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com/genel.asp

Müzeden resimler için tıklayın.

2 yorum:

NuR dedi ki...

Seneler evvel, Best-FM radyosunda yaptığı programlarla tanımıştım Sunay Akın'ı. Akıcı, romantik ve nostaljik anlatımından çok hoşlanmış, müdavimi olmuştum. Şimdi tv ci oldu oda, sihir kayboldu sanki....Oyuncak müzesi hazırlık aşamalarını da, radyodan takip etmiştim. Gezmek kısmet olmadı henüz.
Sevgiyle kal

incikboncuk dedi ki...

Selam Sennur, ben de Sunay Akın'ı radyodan hatırlıyorum, o zamanki kadro de Best fm'de pek kalmadı. TV olunca nedense işin büyüsü bozuluyor.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...