Turdan döndükten sonra Barselona'daki son akşamımızı değerlendirme için tekrar sokaklara çıktık. Aşağıdaki resimde gördüğünüz yine bir Gaudi eseri olan Casa Mila (Mila'nın evi) ya da dış cephesinin görüntüsünden dolayı bir diğer adı La Pedrera (taş ocağı) olan binayı görmeye gittik.
Gaudi'nin 1906 yılında Mila ailesi için yaptığı eserdir. Şu anda içerisinde yine aynı aileden oturmaya devam ediyorlarmış. Ancak bina tarihi eser olduğu için belediye kanunlarına göre binanın sergilenmesi gerekiyormuş. Binanın ilk katında sergiler düzenleniyormuş. Çatısına da asansör ile çıkılabiliryor. Çatının bir alt katında da bu binanın nasıl yapıldığı ile ilgili çalışmalar, fotoğraflar sergileniyor. Hatta Gaudi'nin kendi el yazısı ile çalışmalarını da görmek mümkün. İçindeki duvarlar da düz değil, hemen hepsi kavisli.
Casa Mila'nın çatısının üzerindeki bacalar da görülmeye değer. Kapadokya'daki peri bacalarına benzemiyor mu?
El Corte Ingles mağazaları için, İspanya'nın Boyner ya da YKM'si diyebiliriz. Ama 3-5 katı büyüklükte, içinde de yok yok. Barcelona'da gezmeye fırsatımız olmadı, kısmet Madrid'deymiş.
Barcelona'daki gezimiz nihayet bitti. Amaaa daha benden kurtulmadınız, daha sırada Madrid var.
NOT : Resimlerin üstlerine tıklayarak daha büyük hallerini görebilirsiniz.
2 yorum:
Ev gerçekten mağarayı bizim Ürgüpteki evleri anımsatıyor. Adını da uygun. Burada da deniz berbat. Türkiyenin gölleri bile buralardan bin kat güzeldir.
Ben Barcelona'da yuzme firsati buldum gittigimizde, hem sahili hem de denizi superdi. ben hayran kaldim. incecik altin sarisi kumla kapliydi deniz tabani, hem de Akdeniz'de oldugu kadar tuzlu gelmedi bana, en azindan gozlerimi acabiliyordum ciktiktan sonra. Bence gercekten yasanmasi gereken bir tecrube.
Yorum Gönder