Çarşamba, Ocak 18, 2006

Ayva YE # 6 ve Son 6 Durak

Bugün son 6 mola yerimize uğrayıp Ayvalı tarifler turumuzu noktalayacağız. Şimdi gelin hep birlikte tekrar Amerika'ya gidelim. (6. durağımız olarak Pınar'ın tarifini ekledim.)

New Jersey'den Bezen bizleri Hindistan Cevizleri adlı blog'unda ağırlıyor. Yaşadığı yerde ayva bulmadığından Manhattan'a gitmiş ve Fas Usulu Ayvali ve Bamyali Kuzu Güveci tarifini bizlerle paylaşabilmek için pahalı olsa da ayvalardan almış. Malzeme listesine bir baktım da, baharat olarak yok yok. Bezen, kitaptaki tariften yola çıkarak kendi özel tarifini hazırlamış ve nasıl hazırladığını tüm ayrıntılarıyla bizimle paylaşmış. Bu yemeği sadece et yemeği olarak öneren Bezen'e ellerine sağlık diyor İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz.

Etli yemek üzerine şöyle güzel bir tatlı olsa da yesek dersek Peynir Gemisi blogunun sahibi Elvan imdadımıza yetişiyor. Lezzet dergisinden aldığı tarifi değişitirerek bizler için Ayvalı tart denemiş. Tart hamurunda kabartma tozu kullanmamış ve yarım ayvaları bütün olarak koymak yerine, dilimlemiş. Dilimlemek bence de iyi fikir hem kesmesi hem de yemesi daha kolay olmuştur. Tart hamurunu pek beğenmemelerine rağmen karamelize ayvalar müthiş olduğu için Elvan ve arkadaşları tüm tartı bitirmişler, oh oh afiyet olsun, hani bize? Ellerine sağlık Elvan.

Ayva-Ye süresince rejim affı var ya, Portakal Ağacı'dan Hatice'nin bizler için yaptığı Bademli ve Ayvalı Turta'nın tadına bakalım. Bayram telaşı, misafirler derken az kaldı etkinliğimizi kaçırıyormuş Hatice. Neyse ki hatırlamış ve bu lezzetli tarifi bizimle paylaştığı için sanşlıyız. Orjinal tarifi biraz değiştirerek ve bayramdan kalan ayva tatlılarını kullanarak kek formunda ama tart görünümlü bu tatlıyı hazırlamış. Hatice'te ellerine sağlık diyor bir sonraki molamız için Ankara'ya doğru yola çıkıyoruz.

Ankara'da Zeytin Ağacı blogunun sahibi Aslı bizleri ağırlıyor. Kışın evde sürekli yaptıkları ve misafirlerine ikram ettikleri Ayva Kompostosunu bizimle paylaşıyor. Komposto yaparken tüm çekirdeklerini atarak kaynatmamız gerekiyormuş, bu şekilde ayvalar çok hoş bir renk alıyormuş. Ellerine sağlık Aslı!

Evet, sıra benim 2 tarifime geldi. Lezzet dergisinin eski sayılarından bulduğum iki tarifi sizler için denedim : Ayvalı Kuzu Yahni ve Ayvalı Kuş üzümlü kek. Et ve ayvayı çok beğendik. Yanında tel şehriyeli pilav çok yakışıyor. Kışın pratik bir misafir yemeği olarak hazırlayabilirsiniz. Ayvalı kek, içinde çok az yağ olmasından dolayı çok hoşumuza gitti, ayrıca tadı kokusu çok güzeldi, sanırım tarçından değil yenibaharın kokusundan kaynaklanıyordu. Hem eşimden, hem de işyerindeki arkadaşlarımdan tam not aldı.

Etkinlik gününde Pınar tatilde olacağı için tarifini daha önceden hazırlamış, yılbaşı gecesi afiyetle yemişler. Ayvaların ortası sert olduğundan çekirdeklerini çıkartmak zor oluyor, ama Pınar'ın eşi kendisine bu konuda yardımcı olmuş. Pınar, ayvaları pişirirken üzerlerine birer kaşık şeker koyarken birer de karanfil koymamızı öneriyor. Üzerine krema ve ceviz koyup yiyoruz, karanfil nefis bir aroma katmış, ellerine sağlık Pınar.

Çok güzel bir yolculuk oldu, değişik ülkelere gittik, ayva ile ilgili farklı mutfak maceraları okuduk. Ayva - Ye etkinliğine katılan herkese hazırladığınız tarifler ve ayırdığınız zaman için teşekkür ederim. Aynı şekilde merak edip yolculuğumuzu okumak için zaman ayıran tüm okuyucularımıza da teşekkür ederim.

Sevgiler

Nurdan

Ayva YE # 6 : İkinci 10 Durak

Tekrar Merhaba,
Ayva tarifleri ile ilgili turumuza fazla ara vermeden devam edelim. Sizleri daha fazla meraklandırmamak için şimdilik 5 mola yerini yayınlıyorum, öğleden sonra diğer 5 mola yerini ekleyeceğim. Diğer 5 mola yerimizi de ekledim.

Turumuzda bugün ilk molayı İstanbul'da Yeşim'in Mutfağında veriyoruz. Yeşim bizler için yaratıcılığını kullanarak Sütlü Ayva Tatlısı hazırlamış. İçinde bol süt olduğu için besleyici bir tarif olmuş, kıvamı da çok koyu olmadığı ve tabanında da gofret olduğu için özellikle çocukların seveceğini düşünüyorum. Yeşim bu tatlıyı porsiyonlar halinde küçük kaplarda hazırlamamızı öneriyor. Biz büyükler olarak tatlıyı çok beğendik, ellerine sağlık Yeşim diyor ve turumuza devam ediyoruz.

Bugünkü 2. molamızı Bir Tutam Sevgi blog'unun sahibi Yeşim'de veriyoruz. Yeşim bizler için hem güzel görünecek, hem de pratik olan ve kendi keşfi olan iki tatlı hazırlamış. Ayva Pastası'nın annesinin önerilerini dikkate alarak hazırlamış. Anne sözünü dinlemek gerek, ortaya hem lezzetli hem de hafif bir tatlı çıkmış. Bir de Ayva Dilimleri'nin tadına bakalım. Yeşim bu tatlıyı daha önceden gördüğü greyfurt tatlısından esinlenerek hazırlamış. Tatlıda şeker yerine bal kullanmak iyi fikir, böylece daha besleyici olmuş, ellerine sağlık, bize müsaade.

Adapazarı'ndan Ece bizi yemeğe bekliyor geç kalmayalım. Erguvan blog'unun sahibi Ece bizler için önce tatlı hazırlamayı düşünmüş, ancak ayva-et-bal ve şeker dörtlüsünden oluşan Osmanlı yemeği ile tanışınca vazgeçmiş ve Sefercelliye hazırlamış. Sefercelliye'nin tarihçesini ve ne anlama geldiği öğreniyoruz. Ece, yemeğin tadının daha belirleşmesi için bir 15 dakika dinlendirip servis yapmamızı öneriyor. Ellerine sağlık diyerek turumuza devam ediyoruz.

Snıf, snıf, burnuma nefis kokular geliyor, tarçınlı karamelize şeker ve kavrulmuş ceviz kokusu kaplamış her yeri. Huysuz ve Tatlı, tatil dönüşü ayağının tozuyla evde bir iş beklemesine rağmen ne yapmış ne etmiş, bizler için hem pratik hem de nefis bir tatlı hazırlamış. Fırında Cevizli Tarçınlı Ayva'nın tadına da kokusuna da doyum olmuyor. Huysuz, bu tatlıyı avyayı soymadan hazırlamamızı öneriyor. Ellerine sağlık.

İçel'e doğru yola çıkıyoruz. Derya'nın Güncesi blog'unun sahibi Derya Lezzet dergisinden seçtiği Ayvalı Pilav'ı hazırlamış bizleri bekliyor. Tarçın ve şekerin biraraya geldiği lezzetli bir ayva pilavi çıkmış ortaya. Ayvanın kararmaması için limonlu suda bekletmemiz gerekiyor. Ayrıca yağ olarak da zeytinyağı kullanılması pilavı daha sağlıklı bir yemek haline getiriyor. Derya ellerine sağlık, bize müsaade, bu sefer yolumuz hakikaten uzun, Türkiye sınırlarının dışına çıkıyoruz.

Taa Amerikalara Bizim Pastane'ye doğru yol alıyoruz. Zinnur bizi elinde Ayvalı Tartı ile karşılıyor. Bulundukları kentte ayva zor bulunan bir meyve imiş, şans eseri bulmuş. Aslında ayva tatlısı yiyebildikleri için evdekiler, bu tartın tarfini paylaştığı için bizler şanslıyız. Tartın yapılışını tüm detaylarını aktaran Zinnur'a teşekkür ediyoruz. O kadar güzel yazmış ki, mutfakta nasıl heyecanla çalıştığını hayal etmek hiç de zor değil. Bizi güzel tarifi ile ağırlayan Zinnur'a ellerine sağlık diyor, bir sonraki mola yerimize varmak üzere yola çıkıyoruz.
Bugünün 7. molasını vermek üzere İstanbul'a varıyoruz. Küçük Mutfağında bizi ağırlayacak olan Tuğçe bakalım bize neler yapmış? Şöyle sıcak bir dilim ekmek ve yanında da iyi demlenmiş bir bardak alalım, çünkü malzeme ve yapımı kolay olmasına karşın lezzeti bir o kadar güzel olan Tuğçe'nin hazırladığı Ayva Marmeladı bizleri bekliyor. 1 kilo ayvayı sabırla rendelediği için kendisini tebrik ediyorum, çünkü benim mutfakta en sevmediğim iştir de :)

Akşam misafiri kabul ederse Asma Dalı blogunun sahibi Emine'nin muftağında 8. molamızı verelim. Bu güzel tarifi nasıl hızlıca yaptığına şaşırarak afiyetle Ayvalı Pilav'ımızı yiyoruz. Emine pilavı servis tabağına ters çevirerek kolay alabilmek için bizlere yapışmaz tabanlı bir tencere kullanmamızı öneriyor. Böylelikle pilavı şık bir şekilde sunabilirsiniz. Ellerine sağlık Emine diyor, tekrar yurtdışına çıkmak için ayrılıyoruz.

Pasaportlarınız hazırsa uçak bekliyor, Hollanda'ya Tuhfe'ye ziyarete gidiyoruz. Bizler için aslında başka bir tatlı hazırlamış, ama tadını beğenmeyince içine sinmemiş. O kadar işinin arasında misafirlerine ikram etmek için yaratıcılığını kullanarak Ayva Soslu Tiramusu hazırlamış. Tiramisu için kullandığı biskuvinin içindeki baharatlar epey ilginç : Tarçın, muskat, karanfil, zencefil, kakule, beyaz biber, anason. Ayrıca Tuhfe, bizimle tarifini paylaşırken kendi boyadığı kavanozu da fotoğraflamış :) Ellerine sağlık diyor tekrar yola çıkıyoruz.

İsviçre'de Dilek bizi sürprizlerle bekliyor. Anladığım kadarıyla Almanya'da avya marketlerde pek bulunmuyor. Ama Dilek'in annesi yıllar önce bahçesine diktiği bir fide bu sorunu çözmüş, anneni bu girişimden dolayı tebrik ediyorum. Dilek bizlere 2 çeşit Ayvalı Tart Tatin ve Ayvalı Pasta ikram ediyor. Biz de, bugün rejimlerde af varmış diyerek her ikisinin de tadına bakıyoruz. Tart tatinlerdeki ayvayı fark yollarla hazırlamış, ayrıca birinde milföy hamuru, birinde de tart hamuru kullanmış. Ayvalı Pasta tarifi epey zahmetli olmasına rağmen lezzeti o kadar güzel olmuş ki, Dilek bir daha denemeye değer diyor. Ellerine sağlık diyor bugünkü son mola yerimizden ayrılıyoruz.

Yarın başka Ayvalı lezzetlerde buluşmak dileğiyle...

Sevgiler

Salı, Ocak 17, 2006

Ayva YE # 6 : İlk 10 Durak

Araya bayram ve şubat tatili, yılbaşı girmesine rağmen Ayva YE etkinliğine katılan ve destekleyen herkese tesekkürler! Ellerinize, yüreğinize sağlık.

Ayvalı tariflerle uzun bir tura çıkacağız gibi görünüyor, hazırsanız başlayalım:

İlk tarifimiz Konya'dan Feyza'dan geldi. Ancak 17 Ocak'ta tatilde olacağı için tarifini ve resmini bana e-posta ile gönderdiği için o güzel ayva tatlısının tadına bakma şansımız oldu. Çay kaşığının ucu ile aldığımız gıda boyası ile tatlımızı renklendirebiliyoruz. Ellerine sağlık Feyza diyor yolumuza devam ediyoruz.

İçine sevgisini katarak yaptığı yemeklerin tadına bakmak üzere Ankara'ya Begüm'ün mutfağına konuk oluyoruz. Bakalım Begüm bizler için neler hazırlamış? Yeni aldığı yemek kitaplarından Sefercelliye ve Ayvalı Bademli Pilav hazırlamış. Yeni kitaplarını ve Sefercelliye'nin ne olduğunu merak mı ettiniz, o zaman Begüm'ün tatlı mutfağına bir konuk olun derim. Ellerine sağlık Begüm diyor 3. molamız için İstanbul'a doğru yolca çıkıyoruz.

O kadar yoldan sonra, hem de kurban bayramı yeni geçmişken şöyle etli bir şeyler yesek değil mi? Bu durağımızın sahibi bir bay. "Hamarat hanımlar çeşit çeşit tatlı yapacaklar, Kurban Bayramı olduğu için ben de etli bir şeyler yapayım" diyerek etkinliğimize katılan Onur Bey'e teşekkür edip, hemen Ayvalı Kuzu Kaburga'nın tadına bakıyoruz, hmm çok güzel olmuş, ellerinize sağlık.

Ankara'dan İstanbul'a geldik, o kadar yemekten sonra tatlı güzel olur diyerek şimdi tekrar Ankara'ya gidiyoruz. Mekanımız Mutfak'tan Şule'nin yaptığı Kremalı Ayva Tatlısı'nın tadına bakıyoruz. Şule (ve eşi) bu tatlıyı orjinali elmalı olan bir başka tatlıdan esinlenerek hazırlamış. Blog'da bir de tatlının ortadan kesilmiş halinin resmi var, bayıldım. Çok hafif ve pratik bir tatlı. Şule ve eşinin ellerine sağlık diyor turumuza devam ediyoruz.

5. mola yerimize geldik bile. Yemek Cini blog'unun sahibi Şeyma da bizler için Ayva Tatlısı hazırlamış. Evde annesi yokken babası için bu tarifi ilk kez denemiş ve bence çok başarılı olmuş. Ayva çekirdeklerini atmıyoruz, tatlıya renk vermesi için pişirirken üzerlerine serpiyoruz, aklınızda bulunsun. Ellerine sağlık.

Hanimiş blog'unun sahibi Işıl, etkinliğimize ayva tatlısının değişik bir sunumu olan Ayvalı Alt Üst Kek ile katılıyor. Ayva tatlısı hem yapımı pratik, hem de lezzetli bir tatlı, ayrıca ceviz ve krema (biraz daha kalori istiyorum diyorsanız kaymak) ile müthiş oluyor. Hem ayva tatlısı olsun, hem de kek olsun diyorsanız bu tarifi not defterinize kaydetmenizi öneriyorum. Ellerine sağlık Işıl.

7. molamızı verelim. Çaylar hazırsa Tanelerim blog'unun sahibi Nesrin'in bizler için hazırladığı Ayvalı - Haşhaşlı kek'ten bir dilim yiyelim. Malzemeler arasındaki limon kabuğu rendesi ( Nesrin'in kısaltması olarak LKR) ayvaya farklı bir aroma veriyor olmalı. Rendelenmiş ayva ve cevizi hamura katmandan önce hafifçe unlarsak taneler dibe çökmüyormuş. Ayrıca bu tarifin içinde bir bardak su var, Nesrin'in tahminine göre kekin kalıba yapışmamasının nedeni bu su olabilirmiş. Ellerine sağlık Nesrin, daha çok yolmuz var bize müsaade.

Tatlılar, kekler, kaptırdık gidiyoruz, hafif bir şeylere ihtiyacımız var derken İpek imdadımıza yetişti. Tijen İnaltong'un önerisiyle "Her Güne Bir Yemek" adlı yeni kitabından 16 Aralık için önerilmiş, eskilerden gelen ve ilginç bir hikayesi olan Ayvalı Hedik tarifini denemiş. İpek ilk denemesi olduğu için ölçüyü azaltarak uygulamış, buna rağmen bayağı bol bir yemek olduğu için komşulara da ikram etmişler :) Ellerine sağlık.

Şimdi de 9. molamızı vermek üzere İzmit'e doğru Mutfak Güncesi blog'unun sahibi Şaziye Hanım'ın mutfağına doğru yol alıyoruz. Şaziye Hanım ayvayı genellikle tatlı ve reçel için olarak kullanırken, bu etkinlik için değişiklik yapıp bizlere Ayva Dolgulu Kurabiye hazırlamış. Ancak yine dayanamayıp Ayva Reçeli de yapmış :) Kahvaltıda ev ahalisi bayram edecek, ellerine sağlık.

Ve bugünkü son molamızı veriyoruz. İstanbul'dan Bengü ilk defa etkinliğimize katılıyormuş. Yediklerine dikkat ettiği için şöyle hafif olan tarifler aramış ve kızkardeşi ile kitapları raftan indirmişler. Sofra dergisinin eski bir sayısından bizler için yapımı kolay olan 2 tarif seçmişler : Ayvalı Jöle ve Ayva Püresi. Bengü, ayvalı jöleyi çok beğenmiş, ancak tatlı ve ekşi birarada olduğu için damak zevkine uymadığından püreyi pek tutmamış, ama eşi her iki tatlıyı da zevkle yiyip bitirmiş :)


Yarın kaldığımız yerden turumuza devam edeceğiz.

Sevgiyle kalın.

Nurdan

Ayvalı - Kuş Üzümlü Kek


Daha önceden sürekli yaptığım, test edilmiş onaylanmış bir ayvalı kek tarifim vardı. Ama evdeki kısıtlı sayıdaki yumurtaları göz önüne alınca Lezzet'in Mart 2003 sayısındaki tarifi denemeye karar verdim.

Malzemeler :

  • 2,5 su bardağı un
  • 1 yumurta
  • 1 çay bardağı ayva reçeli
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 yemek kaşığı kuş üzümü
  • 1,5 su bardağı toz şeker ( reçel de eklediğimiz için bence 1 ölçü yeterli olur)
  • 1 büyük ayva
  • 1 su bardağı süt
  • 50 gr margarin
  • 1 çay kaşığı yenibahar ve tarçın karışımı
  • 2 yemek kaşığı pudra şekeri

Yapılışı :

Kuş üzümlerini yıkayıp şişmeleri için ıslatın. Şeker, süt ve reçeli derip bir kapta şeker eriyinceye kadar çırpın. Karışıma sırayla yumurta, kabartma tozu, tarçın, yenibahar, tarçın ve unu ekleyip karıştırın. Kuş üzümlerinin suyunu süzüp karışıma ekleyin.

Ayvaları soyup çekirdeklerini temizledikten sonra dilimleyin. Tabanı yağlanmış kek kalıbına ayva dilimlerini dizin. Üzerine kek karışımını dökün. Margarini küçük küçük kesip hamurun üzerine serpiştirin. (Normalde keklerde de zeytinyağı kullanırım, ama bu tarifi ilk kez denediğim için margarin kullandım. )

Önceden 180 derece ısıtılmış fırında yaklaşık 35 dakika pişiriyoruz. Servis tabağına keki ters çevirip üzerine pudra şekeri serptiğimiz de kekimiz hazır. Keki kolay ters çevirebilmek için kek kalıbının dibine yağlı kağıt ya da folyo koyabilirsiniz.

Eşim şöyle güzelinden bir çay demledi, birer dilimi hemen afiyetle yedik. Tüm keki iki kişi bitiremeyeceğimiz için kekin büyük bir kısmını işyerine götüreceğim, sabah bizim bölümde bayram var :)

Afiyet şeker olsun

Ayvalı Kuzu Yahni


Etkinlik öncesi kurban bayramı olduğu için Lezzet dergisinin Ocak 2004 sayısından bulduğum bu tarifi denedim.

Dergide ayva ile ilgili bir öneri de yer alıyor, sizlere aynen aktarıyorum :

"Osmanlı mutfağında özellikle kuzu eti ile sıkça kullanılan ayva, günümüz mutfaklarında salata, pilav ve sebze yemeklerine de ilave ediliyor. Ayvayı lahana, patates ve havuçla birlikte kullanarak etli ya da zeytinyağlı değişik yemekler hazırlayabilirsiniz."

Malzemeler :
  • 500 gr kuzu kuşbaşı
  • 3 adet kuru soğan
  • 1 büyük ayva
  • 2 yemek kaşığı domates salçası
  • 1 su bardağı sıcak su
  • Bir tutam tarçın
  • Tuz, zerdeçal
  • 30 gr margarin (göz kararı zeytin yağı yeterli)

Yapılışı :

Soğanların soyup küp küp doğrayın. İster margarinle ister zeytinyağ ile soğanı kavurun. Eti ekleyip üzerine bir tutam tarçın serpin. Domates salçasını bir bardak sıcak suda erittikten sonra tencereye ekleyin. Eti hafif yumuşayıncaya kadar pişirin.

Ayvanın kabuğunu soyun. İçinden çekirdekleri temizleyip küp küp doğrayın. Yarı pişmiş ete ekleyin. Damak zevkinize göre tuz ve zerdeçal ekleyin. Ayvalar yumuşayıncaya kadar pişirin ve sıcak olarak servis yapın. Yanına tel şehriyeli pilav yakışıyor.

Afiyet olsun

Feyza'dan Ayva Tatlısı


17 Ocak'ta tatilde olacağı için Feyza önceden tarifini ve resmini bana email ile göndermişti.

Malzemeler

  • 6 adet ayva
  • 1 su bardağı toz şeker
  • Çay kaşığının ucunda gıda boyası

İç Malzemesi

  • 1 adet muz
  • 3 yemek kaşığı ceviz içi
  • 3 yemek kaşığı damla çikolata üzerine
  • 1 poşet şanti
Yapılışı

Ayvaları kabuklarını soyup iç kısımlarını çıkarıyoruz. Daha sonra tencereye alıp üzerine gelecek kadar su gıda boyasını ve şekeri ekliyoruz. Yumuşayana kadar pişiriyoruz. Piştikten sonra soğumaya alıyoruz. İç malzemesini karıştırıp ayvaların çekirdeklerini aldığımız kısma dolduruyoruz. Tamamen soğuyunca şantiyle süslüyoruz.

Afiyet olsun.

Pazar, Ocak 15, 2006

Hoş Bulduk

9 günlük uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Geçmiş Kurban Bayramınız kutlu olsun, ailenizle ve tüm sevdiklerinizle birlikte daha nice mutlu bayramlar geçirmenizi dilerim.

Gelelim bayramda neler yaptığıma. Aslında pek bir şey yapmadım. Eşimin işleri nedeniyle tatili İstanbul'da geçirmek durumunda kaldık. Ben de fırsat bu fırsat deyip kendimi boncukların büyüsüne kaptırdım, değişik tekniklerle denemeler yaptım. Kendimi internete kaptırmamak için tatil süresince bilgisayarı açmadım.

Çiçek teli ile örgü örmeyi denedim, tel sürekli kıvrıldığı için ve ip gibi esnek olmadığı için bayağı eziyetli ve sabır gerektiren teknik olduğuna karar verip 2-3 sıradan sonra bu denemeden vazgeçtim. Çiçek teli ile resimde gördüğünüz kirazları yaptım, zevkliydi. Ancak kiraz kısmını yaparken boncuğun etrafını dolama kısmını biraz zorladı, minik kırmızı boncuklar sürekli iskeleti oluşturan büyük boncuğun deliğinin içine kaçıyordu, ben de önce deliği boncukla doldurup (belki daha kolay yöntemi vardır) sonra etrafını boncuk ile sardım.

Deri ip ile örgü ve tığ işi denedim, çiçek teline göre daha zevkli ve kolay, ancak benim tarzım olmadığına karar verip denediklerimi yarım bıraktım :( Şimdilik benim favori tekniklerim çivi ve deri iple düğümleme tekniği herhalde.

Nazlıca beni pratiklerim için sobelemişti. İşte benim liste de şöyle;

  • Mevsiminde ben de bezelye, barbunya ayıklayıp buzdolabında saklıyorum, hızlı yemek yapmak için iyi oluyor. Ayrıca her zaman ayıklanmış 2 adet çupra da bulunduruyorum. Eve gelince hemen fırın torbasına atıyorum, yanına da domates, patates falan koyup pişiriyorum, hazırlaması en kolay, ama bir o kadar da besleyici yemek hazır oluyor.
  • Buzdolabında boyunlarını bükmüş maydanoz ve dere otunu canlandırmak için bir süre buzlu suda bekletiyorum.
  • Eğer yemek yerken üzerime yağlı bir şey döküldüyse fazla hırpalamadan peçete ile fazlasını alıp bolca tuz döküyorum, yıkadıktan sonra hiç bir iz kalmıyor. Bolca test edilmiştir :)
  • Taze yumurtalar haşlandığında kabukları zor soyulur ya, kaynama suyuna bir tutam tuz atarsanız daha kolay soyulur.
  • Bayatlayan bazı ekmekler çok yumuşak olduğu için kesmek zor olduğundan 10 dakika kadar buzlukta bekletiyorum. Toparlanan ekmeği incecik doğramak mümkün oluyor. Bazen küp küp doğrayıp tavada kurutuyorum, bir torba içinde buzdolabında saklıyorum. Çorbayla kıtır ekmek olarak yiyoruz.

17 Ocak Salı günü Ayvalı tariflerinizin linkini e-posta adresime bekliyorum.

Sevgiler

Nurdan

Salı, Ocak 03, 2006

Organize İşler

Cumartesi günü epey yorulduğumdan mı, yılın son haftası işlerin yoğun olmasından mı bilinmez, akşam 10:30 gibi pilim bitti, 2006'ya uyuyarak girdim. Hadi bakalım hayırlısı olsun:)

Pazar sabahı ne yapsak diye düşünürken hava güzel olmasına rağmen sinemaya gitmeye karar verdik. Bu aralar o kadar çok yerli film gösterime girdiği için sinemamızı teşvik etmek amacıyla "Organize İşler"e bilet aldık.

Tam pazar günü filmi. Kafasını boşaltmayı, biraz hoşça vakit geçirmeye ihtiyacı olanlara tavsiye edilir. Böyle dediğime bakmayın, aslında filmde çok önemli mesajlar verilmiş, ama bu mesajları yakalamak için biraz dikkatli izlemek gerekiyor, biraz daha vurgulasalar film daha anlamlı olurdu.

Film kesinlikle bir Yılmaz Erdoğan filmi. "Bir Demet Tiyatro" ekibi aynı yüzler ve karakterlerle karşımıza çıkıyor. Örneğin filmin konusu değişik bile olsa Yılmaz Erdoğan'ın rolünü oynamakta zorlandığını hiç sanmıyorum. Oyunculuk olarak bence hemen hepsi kendini tekrarlamış. Bir tek figuran rolündeki Cem Yılmaz farklı bir karakter canlandıyordu.

Yorumlarda "İstanbul'u en güzel anlatan filmlerden biri" deniyor. Hakikaten de öyle, biraz reklam havası var. Çekimler harika, İstanbul'u kuşbakışı görmek isteyenlere duyrulur. Bir sürü de örtülü, örtüsüz reklam vardı filmde, saymakla bitmez, biraz abartmışlar.

Süpermen Samet rolü için Tolga Çevik güzel bir seçim olmuş. Çünkü filmdeki çoğu kişiyi uzayan dizilerden veya popüler kültür programlarından tanıyoruz, bir de filmde bu etkiyi üstlerinden atamıyorlar. (Babam ve Oğlum'da Hümeyra ve Çetin Tekindor bu konuda çok başarılıydılar.)

Pek olumlu bir şeyler yazmadım galiba :) Vaktiniz varsa gidin derim.

Çarşamba, Aralık 28, 2005

Yılbaşı Menüsü

Merhabalar,

Yıl sonu diye bu aralar işlerim yoğun, dün akşam da yılbaşı gecesi eşimin ailesinin bize yemeğe geleceğini öğrendim. Elim ayağıma dolaştı, ne hazırlasam, nasıl yetişsem diye panik olmuş durumdayım. Hızlıca yapabilceğim yemeklerden oluşan bir menü hazırladım. Sizlere de fikir verebilir diye burada paylaşmak istedim.

  • Domates çorbası ( Tamek domates suyu ile yapıyorum : 3 bardak su, 2 bardak süt )
  • Mevsim salata (domates, salatalık, marul, kırmızı biber)
  • Havuç-turp rendesi ( bol limonlu )
  • Yoğurtlu kereviz salatası
  • Mercimek köfte
  • Sarımsak soslu brokoli
  • Patatesli kıymalı yufka böreği
  • Kestaneli mantarlı tavuk but (Lezzet dergisi Ekim 2005)
  • Bademli pilav
  • Tiramisu
  • Sütlü Nuriye (Emiroğlu'ndan)
  • Meyve
  • ve tabii ki bol çerez

Mutfak telaşında olan herkese kolay gelsin.

Kestaneli mantarlı tavuğu henüz denemedim, ama malzemeler açısından kolay gibi görünüyor. Dergiden yapılışını aktarıyorum.

Malzemeler

  • 1 paket Kafkas Kestano
  • 6 but (baget kısmı) - ben bütün but ile yapacağım
  • 1 su bardağı mantar
  • 1 su bardağı sıcak su
  • 1 çorba kaşığı domates salçası
  • 1 çorba kaşığı biber salçası
  • 3 çorba kaşığı sıvıyağ
  • Yarım limonun suyu
  • 1 çay kaşığı karabiber + tuz

Yapılışı

Tuz, karabiber ve limon suyunu bir kapta karıştırın. Tavuk butlarını ekleyip 10 dakika bekletin. Mantarları nemli bir bezle silip dilimleyin.

Sıvıyağı tencere kızdırın. Tavukları ekleyip sık sık çevirerek kızartın. Domates ve biber salçasını, mantar ve 1 bardak sıcak suyu ilave edip karıştırın.

Kestaneleri ekleyin. Tencerenin kapağını yarı açık olarak kapatıp kısık ateşte 15 dakika pişirin. Servis tabaklarına paylaştırıp servis yapın.

Cuma, Aralık 23, 2005

Hobi Dünyası

Cuma günleri Hürriyet Gazetesi ile birlikte CD uygulamalı Hobi Dünyası - Takı Tasarımı eki veriliyor. Dergi, gazete ile birlikte 2 YTL. VCD'de dergideki 6 proje uygulamalı olarak anlatılıyor. Bu sabah heyecanla aldım, akşam eve erken gidebilirsem izleyeceğim. Takı meraklılarına duyurulur.

www.hobidunyasi.com.tr

Salı, Aralık 20, 2005

Madrid : Palacio Real

Aradan epey zaman geçti. En son 20 Kasım'da Madrid'e Giriş başlığıyla yazmışım. Uzun aradan sonra kaldığım yerden devam edeyim. Biraz bölük pörçük oldu, ama hem kendime arşiv olsun hem de sizlerle bir şeyler paylaşayım diye yazmaya devam ediyorum. Merak etmeyin az kaldı, bugün tatilin sondan ikinci günündeyiz.

Ağustos ayında gitmiş olmamıza rağmen hava ilk defa güneşliydi. Sabah erkenden (9'da) otelden fırladık, ilk durağımız Palacio Real (Kraliyet Sarayı), giriş ücretli, ama ne kadar oloduğunu artık hatırlamıyorum:(

İspanya'da kraliyet devam ediyor, ancak artık burda oturmuyorlarmış. Sadece resmi törenlerde geliyorlarmış. İspanya'da iç savaş yaşansa da Fransa'da olduğu saraylar talan edilmediğinden bu sarayın içinde eşyalar duruyor. Dolmabahçe sarayının biraz daha büyüğünü düşünebilirsiniz.

Odalarda süslemeler çok gösterişli. Hatta aynı anda 160 kişinin oturabileceği upuzun bir yemek masasının olduğu bir yemek odası var.



Aşağıdaki resim 1594'te II.Felipe tarafından sarayda kurulmuş eczanenin odasından bir görüntü. İçlerinde şifalı bitkilerin olduğu vam ve seramik kavanozlar, çekmeceler var. Hatta el yazması ilaç tariflerinin olduğu defterler de var.
Kraliyet Silahhanesinde ise bir silah kolleksiyonu ve kralite ailesinin kullandığı zırhlar var. Dikkatli bakınca bazı zırhların üzerinde delik ya da ezikler görülebilir. 10-15 yaşındaki çocuklar (prensler için hehalde) için yapılmış zırhlar da var. İçerisi hafif loş olduğundan olsa gerek sanki atlar harekete geçecek gibi insanın içi ürperiyor.

Madrid'de de bir Colon meydanı var ve ortasında Barcelona'da olduğu bir Kolomb heykeli var. Ayrıca Kristof Kolomb'un Amerika'ya yaptığı gezileri anlatan aşağıdaki fotoğraftaki 4 büyük modern beton heykel var.


Bu heykellerin hemen yakınında Arkeoloji müzesi var. İstanbul Arkeoloji müzesini görmüş biri olarak burayı beğenmedim. Bir arkeoloji müzesinde neler olur diye görmek için bence İstanbul'a gelmeliler. Eser sayısı azdı ve çok göstermek için dağınık koymuşlar, konu dışı eserlerle süslemişler.

Burdan çıktıktan sonra koştur koştur İspanyolların Amerika'daki sömürgelerinden, örneğin Mayalardan, getirdikleri eserlerin sergilendiği Museo de America'ya gitmek üzere yola çıktık. Müzenin hemen yakınında metro çıkışı yoktu, yol inşaatı olduğu için otoyolun öteki tarafına geçmeyi beceremedik. Cumartesi günleri de müze 15:00'te kapandığı için bu müzeyi görmeyi çok istemiş olmamıza rağmen yetişemedik (pazar günleri de kapalı).

Pazartesi, Aralık 19, 2005

Ye # 6

Yeni bir bloglar arası etkinlikte beraberiz. Logodan da anlaşılacağı gibi bu ayın meyvesi AYVA.

Şimdiden hoş geldiniz.

Aslında şubat ayı etkinliğini misafir edecektim. 14 şubat sevgililer günü ertesi olacağı için ne seçsem diye kitapları, dergileri kurcalamaya başlamıştım. Ama değişiklik olsun diye de sebze düşünüyordum. Böyle bir kararsızlık yaşarken Hatice, hamileliğinden dolayı Filiz’in yemek etkinliğini ocak ayında misafir edemeyeceğini haber verdi.

Sizleri bir ay önce misafir edeceğim için aldı mı beni bir telaş. Akşam eve gittim, bütün dergileri, kitapları döktüm, Google ve blogsearch’un altını üstüne getirdim. Bu etkinlik süresinde hem yılbaşı hem de Kurban bayramı olduğu için ona göre bir şeyler seçmeliydim. İçimdeki ses ısrarla “kereviz, kereviz” diye bağırıyordu, ama blogsearch’te bir arattım ki, geçtiğimiz 2 ay içinde maşallah en az 30 tane kerevizli tarif var.

Hem etli yemeklere yakıştığı, hem de tatlısı çok güzel olduğu için, hem de ocak ayı için Filiz’in de aklından geçtiği için AYVA’ya karar verdim. Logo Hatice’nin tasarımı, yardımları için teşekkürler.

Ayva çok uzun çağlardan beri bilinen ve tarihsel geçmişi olan meyvalardandır. Botanik ismi "pyrus cydonia" olan ayva gülgiller familyasındandır.

Roma uygarlığında parfümden, bala kadar herşey için ayva ağacının meyvesi ve çicekleri kullanılırdı. Ayrıca bağlılığın işareti olarak verilir ve aşk sembolü sayılırdı. Dörtbin yıldan fazla Akdeniz ve Asya ülkelerinde yetiştirildiği bilinmektedir. Batı Asya ve tropikal ülkelerin meyvesi daha yumuşak ve daha suludur.

Soğuk iklimlerde yetişen bu meyve, sarı renkli güzel görünümlü hoş kokulu ve ağırdır. Kabukları ve etli kısımları da serttir, yenildiğinde ağızda mayhoş bir tat bırakır. Sıcak ülkelerde ise kabukları daha yumuşaktır ve çiğ yenilebilir. Rengi yeşilden sarıya değişir ve tadı elma ile şeftali arasındadır. Pişirildiğinde çiğ yenildiğinden daha lezzetli ve hoş kokulu olur. İçerdiği yüksek pektinden dolayı reçel, pelte, şekerleme yapılır. Ekim ayından aralık ayına kadar marketlerde yer alır. Satın alırken büyük, sert ve sarı olanlar seçilir. Plastik torbaya sarılarak buzdolabında 2 ay saklanabilir.

Kaynak : http://www.bigglook.com/biggmenu/meyve/ayva.asp

Eskilerin inanışına göre eğer ayva bol ise kış sert geçermiş. Sabah gazetesindeki habere göre Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde ayva bereketi yaşanıyormuş, haberiniz ola!

17 Ocak tarihine kadar ayvalı tarifinizi hazırlayıp, 17 Ocak'ta da sitenizde yayınlayıp, bana mail linkinizi yollayarak Ayva-YE'ye katılabilirsiniz... “Katılmak istiyorum ama bir sitem ya da blogum yok” diyorsanız, tarifinizi ve resmini bana maille yollarsanız burda yayınlayabilirim.

Eğer etkinliğin logosunu sayfanıza koymak isterseniz bana bir mail atmanız yeterli. İlgili kodu gönderebilirim. (Buraya kopyalayınca formatı bozuluyor da)

17 Ocak’ta yepyeni bir yılda güzel tariflerinizle buluşmak dileğiyle…

Sevgiler,

Nurdan

Çarşamba, Aralık 14, 2005

Kestaneli Çikolatalı Muffin


Bu ayki yemek etkinliklerinin konusu kestane, sevgili Devletşah bu ay bizi sitesinde misafir ediyor. Kestaneyi o kadar çok severim ki, öğün niyetine yiyebilirim. Ayrıca bir çok kuru yemişe oranla kalorisi daha düşük.

Bu ayki etkinliği kesinlikle kaçırmamak için tarfilerimi belirledim : muffin ve kurabiye. Muffinleri önceden yaptığım için tarif hazır, ancak kurabiyeyi yapmaya zamanım olmadı. Halbuki kestane şekerim, kurabiye kalıprım bile hazırdı.

İnternette kestaneli pasta, kestaneli pilav tarifleri o kadar çoktu ki, pasta yapan arkadaşlarımız şimdi neler neler döktürmüşlerdir. Biraz kolaya kaçıp, biraz da evde tüketilme durumunu düşünerek muffin yapmaya karar verdim. Tarifin orjinali Pastacı Burcu'dan.

Malzemeler:
  • 2 yumurta (oda sıcaklığında bekletilmiş)
  • 4 kahve fincanı tozşeker
  • 2 kahve fincanı sıvı yağı (zeytinyağı kullandım)
  • 2 kahve fincanı yoğurt
  • 6 kahve fincanı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 3 çorba kaşığı kakao ( kestanenin tadını bastırmasın diye 2 kaşık kullandım)
  • 100 gr Kestano (Kestane çerezi)
  • 6 tane bitter madlen çikolata
Yapılışı:

Burcu'nun tarifini aynen aktarıyorum;

"Bu ölçülerde yaklaşık 14 adet muffin çıkıyor. Öncelikle fırınımızı 170 dereceye getirip ısıtmaya başlayalım. Yumurtalarımızı ve şekerimizi mikser ile iyice rengi beyazlaşana kadar mikser ile çırpalım. Yoğurdu ve sıvı yağı ekleyip 1 dakika daha çırpalım. Üzerine un,kabartma tozu ve kakaoyu eleyerek ekleyelim. Hepsini mikser ile homojen bir karışım elde edinceye kadar çırpalım. En son damla çikolatayı ekleyip tahta bir kaşıkla karıştıralım. Muffin kalıplarımıza muffin kağıtcıkları yerleştirip karışımımızı eşit miktarda dağıtalım. Üzerilerine damla çikolata serpiştirelim. Artanı saklayıp muffinler piştikten sonra tekrar kalıplara döküp pişirebilirsiniz. Bekletmenin bir sakıncası yoktur. Muffinler yaklaşık 40 dakika üzerileri kızarıp şişene kadar pişmelidir. Piştikten sonra tezgahta 10 dakika soğutup servis tabağına alabiliriz."

Kestaneleri ufak ufak doğrayıp karışıma ekleyelim, bir tahta kaşık yardımıyla karıştıralım. Yarım madleni üçe kırıp muffinlerin içine batırın. Her bir muffin için yarım bitter madlen yeterli oluyor. Benim fırınımda 30 dakika pişmesi için yeterli oldu.

Pazartesi, Aralık 12, 2005

Kahvaltı

Sevgili Sennur haftasonu beni kahvaltıya davet etmiş, gitmemek olmaz değil mi? Benim için kahvaltı günün en önemli öğünü. Hem yemesi, hem de masa hazırlaması zevkli. Misafirleri yemek yerine kahvaltıya çağırmayı seviyorum.

Gelelim soruların cevaplarına:

Normal bir günde nasıl kahvaltı yapıyorsun?
Sabahları acaip susamış uyanıyorum, hemen bir bardak su içiyorum. Hafta için evde kahvaltı yapmak için pek fırsatımız olmuyor. O nedenle iş yerine götürmek için evde peynirli, domatesli sandviç hazırlıyoruz. Eğer sabahları poğaça ile kahvaltı yaptıysam öğleni zor ediyorum. Bazen de işyerindeki kupamın içine kornflakes koyup üstüne pipetle süt döküyorum. Bardağın içinden kaşıklarken blogları dolaşıyorum. Özellikle ucundan kıvrılabilen pipetleri olan küçük sütleri tercih ediyorum, aksi takdirde sütü dökmek zor oluyor.

Ben orta okuldayken (eyvah şimdi yaşım çıkacak ortaya) Çernobil patlaması olmuştu. Ondan sonra evde uzun süre çay içilmedi. Her sabah bir bardak sütü içmem gerekiyordu, hala da sabahları süt içemem. İlla ki bir bardak açık çay olacak.

Hafta sonu nasıl kahvaltı yapıyorsun?
Haftasonu eğer acele evden çıkmayacaksak güzel bir kahvaltı hazırlıyoruz. Reçel, bal, fındık ezmesi ( özellikle Oydi), siyah ve yeşil zeytin, omlet ya da haşlanmış yumurta...

Ne zaman kahvaltı yaparsın?
Haftaiçi 8:30-9:00 civarı, haftasonu da en geç 10:00'da. Güne geç başlamayı sevmiyorum, ama yorgun olunca haftasonu uykumu iyice almadan kalkamıyorum.

Belirli aile gelenekleriyle veya inanışlarıyla büyüdün mü, bunlar neler?
Kahvaltıya özel bir şey yok, ama mümkün olduğunca yemekleri birlikte yemeye çalışırız. Annem ve babam sabah 4'te kalkıp bir yere gidecek olduklarında bile mutlaka kahvaltı yaparlar :)

Beslenme çantanı düşündüğünde neler hatırlıyorsun?
Bilmem, valla hiç hatırlamıyorum. Hatıralarımı epey eşeledim, ama pek bir şey çıkmadı. İlkokul büfesinde gevrek satılırdı, ben ancak yarısını yiyebilirsim. Yanlış hatırlamıyorsam bir gevrek 10 Lira'ydı. Bir de tereyağlı ballı ekmek olurdu, ama evdekiler kontrol ettiği için zorla bitirirdim. Çocukken acaip iştahsızdım, şimdi düşünüyorum da annemi epey uğraştırmışım. Öğretmen olduğu için nasıl bir yemek disiplini, düzeni olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Senin için lüks bir kahvaltı nedir?
Evde ya da sahilde zaman kısıtlaması olmadan rahat rahat bir şeyler yiyip sevdiklerimle sohbet etmek olsa gerek. Öyle açık büfe, yok yok kahvaltıları sevmiyorum. Zaten 50 çeşit de olsa hepsinden yemiyorum. Az ve öz olsun, lezzetli olsun yeter bile artar.

Nasıl, nerede ve ne zaman kahvaltı etmek istersin?
Huzurlu bir ortam olmalı. Öyle kalabalık mekanları sevmiyorum. Bu nedenle evde kahvaltı etmeyi seviyorum. Eğer dışarda kahvaltı yapacaksak sabahın köründe ( 8:30-9:00 gibi) gidiyoruz. Güneşli bir günün sabahında İstinye'de tam köşedeki çay bahçesinde tost, çay ve gazete keyfi neden olmasın?

Hayatında hatırladığın özel kahvaltı var mı, onu özel kılan nedir?
Öyle özel bir şey yok, ama sevdiklerimle birlikte huzur içinde kahvaltı yapmak en önemli anlarda olsa gerek.

Kahvaltı masanda eksik olmamasını istediğin şey nedir?
Beyaz peynir (tuzu alınmış), yeşil zeytin, bal, salatalık, domates.

Kahvaltı konusunda söylemek istediğin başka şey var mı?
Günün en önemli öğünü atlamayalım, poğaça yerine daha sağlıklı ve içinde ne olduğunu bildiğiniz şeyler kahvaltı yapalım. Bazen zeytinyağıyla peynirli kek yapıyorum, içine bolca peynir, maydonoz, dere otu koyuyorum. Hamur işi bile olsa içinde ne olduğunu biliyoruz.

Bloğundan bize kahvaltıya önereceğin tarifler verebilirmisin?
Aklıma öyle özel bir tarif gelmiyor. Zeytinyağı seviyorsanız küçük bir kabın için biraz kekik, kırmızı biber koyup üzerine zeytinyağ ekleyip karıştırın. Sonra da kızarmış ekmeğinizi batırıp afiyetle yiyin. Aman fazla kaptırmayın, zeytinyağının dafazlası da gereksiz kalori :)
Hobi keyfi Burcu, müsaitseniz size kahvaltıya gelelim mi?

Salı, Aralık 06, 2005

Elişini Söyle

Sevgili Manolya beni sobelemiş sağolsun. Biraz geç cevaplıyorum, kusura bakmayın. Aslında daha önce yazıp taslak (draft) olarak kaydetmiştim, ancak şimdi tamamlıyorum.

1.İlk elişi ne zaman yapmaya başladınız, neyi kimden öğrendiniz?
Elişini annemden öğrendim. Küçükken onunla birlikte bir şeyler yaparım. Herhalde iğneye, tığa göre daha az tehlikeli diye elişine örgü ile başlamıştık. Kare kare olan patiklerden yapardık, oyuncak bebeklerime atkı örerdim. Her elişinden biraz da olsa bilmem gerektiğini düşündüğü için değişik değişik elişleri yaptık.

2.İlk yaptığınız elişinizi saklıyor musunuz, fotoğrafı var mi? Peki ya en çok sevdiğiniz elişiniz hangisi, fotoğrafi var mi?
İlk yaptığım elişini hatırlamıyorum. Ama önemli çalışmam kendim için yaptığım bir yastık kılıfıydı, annem bu yastık kılıfını saklıyor. Kenarlarına pembe ile fiyonk deseninde kanaviçe işledik, uçlarına dantel yaptık. Bir de dikiş yerine piko yapınca tamam oldu. Zincir, iğne ardı, tohum işi, vb kullanarak her birinde farklı desen olan 6 tane peçete yaptık, hala severek kullanıyorum.

3.Günde elisi icin ne kadar vakit ayiriyorsunuz?
Yorgun değilsem genellikle TVde dizi izlerken elişi yapıyorum. Bazen de haftalarca elime bir şey almıyorum.

4.Bilmediğiniz ve öğrenmek istediğiniz bir elişi var mi?
Bilmediğim bir sürü elişi vardır, ama ahşap boyamayı peçete ya da dekupaj kağıdı ile değil de desenleri fırça ile kendim boyayarak, yapmak isterim. Bir de cam boncuğu yapımı eğitimi alıp kolyelerimin, kipelerimin boncuklarını kendim yapmak isterdim.

5.Bundan sonra sadece tek bir elişi tarzında çalışacaksınız desek, ne seçersiniz; dantel, örgü, boyama vs?
Hmm, bu zor bi soru oldu. Bu aralar boncuklarla kafayı bozduğum için ve akşam inat edip bitirince ertesi sabah hemen kullanabildiğim için bu soruyu "takı" olarak cevaplayayım.

6. Sizce en zor elişi hangisi, niye?
Bence her elişi zor, çünkü hepsi emek gerektiriyor.

7. Yaptiginiz elişileriyle ilgili mutlaka olmasi lazım dediginiz bir şey var mi? (renk, model, kullandiginiz alet gibi)
Takı yaparken kullandığım penseler tabii ki :) Onun dışında öncelikli olarak renkler beni cezbeder. Mavi, yeşil, beyaz her zaman favori renklerim oldu. Ama dönem dönem kırmızı, siyah ve kahverengiye de göz kırpıyorum.

8. Ya peki yaptığınız örneklere isim nereden buluyorsunuz?
Pek bulduğum söylenemez, mesajlara bile başlık zor buluyorum :)

Kim olduğunu söyle, sana elişini söyleyeyim.

1. 5 kelime ile kendini tarif eder misin
Üfff bu da çok zor bi soru. Yaa nerden buldunuz bu soruyu? İlk aklıma gelenleri yazıyorum. Her şeyde değil, ama elişlerinde çok detaycıyım. Simetrik ve düzgün olmalı. Bazen çok sabırsızım, hemen sonucunu görmek istiyorum. Tez canlıyım, bi işi kafama koyduysam hemen hayata geçirmeliyim. Üç etti :) Dört? Beş?

2. Mümkün olsa, "şu şöyle olsaydı" dediğin bir fiziksel özelliğin var mi?
Yok.

3. Kendinde beğendiğin özelliğin nedir?
Yaa bu soru da pek zormuş. İş görüşmesi gibi oldu :) Şu anda aklıma gelmiyor, bilahare tamamlarım.

4. Keske böyle olmasaydi dediğin huyların var mi?
Fazla sorumluluk sahibiyim, bu özellik bazen çok yorucu olabiliyor.

5. Son soru ama bunu sen cevaplamayacaksın. Sanal arkadaşlarınla yarın önceden belirlediğiniz bir yerde buluşacaksınız. Nasıl birini bekliyorlar? Nasıl birini görünce "aa bu gelen İncik Boncuk (Nurdan)" diyecekler?
Evet tahminleri bekliyorum. Şu bizim İspanya gezisini bitirebilseydim, orda çektirdiğim foto ile kapanış yapacaktım. Ama merak etmeyin sizi o gezinin bitişine kadar meraklandırmayıp yakında bir resmimi koymayı planlıyorum.

Derslerinden biraz zaman ayırabilirlerse Emel ve Meral'i sobeliyorum.

Cumartesi, Aralık 03, 2005

Babam ve Oğlum

Dün akşam işyerinden geç çıktım, bütün haftanın yorgunluğu üstümde zaten. Ne yapalım derken "Babam ve Oğlum" adlı filmin 21:00 seansına gitmeye karar verdik. Bu filme giden arkadaşlar çok beğenmişler, ama salya sümük ağlayacağımızı söyleyerek uyarıda da bulunmuşlardı.

Şimdi filmle ilgili nerden nasıl başlasam, ne yazsam bilmiyorum. İlk olarak şunu söyleyeyim, bu film anlatılmaz, mutlaka gidip izlenmesi gerekir.

Filmle ilgili sahneler aklıma geldikçe hala gözlerim yaşarıyor. Acı veren sahnelerde olaylar gözünüzün içine içine sokulmuyor, herkesin kendinden mutlaka bir şeyler bulacağı diyaloglar olduğu için gözyaşları kendiliğinden akıveriyor. Bazı önemli sahneler var ki, sizin hayal gücünüze kalacak şekilde anlık gösteriliyor. Bu bile ne olduğunu anlamanıza yetiyor.

İlk bölümde çok eğleniyorsunuz, mutluluk seviyesi yükseliyor, ama ikinci bölümde birden düşüyor, koşarken birden sert duvara çarpma etkisi yaratıyor. Ağlatırken aralarda şaşırtarak birden gülümsetebiliyor. Ağlamanız, gülmenize kaşırıyor. Akış o kadar doğal ki bu geçişler sizi hiç rahatsız etmiyor.

Oyunculara gelince, hepsi rollerine çok yakışmış, özenle seçildiği belli. Fikret Kuşkan ve oğlu rolünü oynayan Ege'nin oyunculuğuna dikkat çekmek istiyorum. Fikret Kuşkan, rolünü oynamıyor, gerçekten yaşıyor, öyle ki acı çektiğini hissediyorsunuz, "içim yanıyor" derken o kadar gerçekçiydi hıçkırarak ağlamak mümkün.

Ege, filmdeki adıyla Deniz, yaşı küçük olmasına rağmen nasıl güzel oynamış anlatamam. Hüzünlü sahnelerde bile çok başarılıydı.

Hümeyra ile Çetin Tekindor'u ilk sahnelerinde biraz yadırgadım, herhalde TVdeki rolleri çok üstlerine yapışmıştı, ilerleyen sahnelerde bu etki azaldı. Yalnız şiveli konuşmalarına alışamadım. Ama bir hastane sahnesi var ki, masada oturuyorlar, orda Hümeyra'nın oyunculuğuna dikkat edin.

Filmle hiç olumsuz şey yok mu, şu anda aklıma gelen yok. Sadece Filmin afişinde çok az bir rolü olan Özge Özberk var da, filmde daha önemli rolü olan Şerif Sezer'in neden resmi yok, merak ettim. Herhalde bir bildikleri vardır diyelim.

Salı, Kasım 29, 2005

Atlas Fotoğrafçılarının Sırları

Atlas dergisiyle tanışmam 1997 yılında yurttan bir arkadaşım sayesinde oldu. Her ay aldığım dergiyi özenle okurdum, eskimemesi için kolay kolay kimseyle paylaşmazdım. Yurtta birilerine verdiysem, kesinlikle peşine düşerdim. Zaten sadece yakın arkadaşlarım aldığı için onlar benim bu konudaki hassasiyetimi bilirlerdi :)

Dergideki fotoğraflar büyüleyiciydi. Derginin verdiği posterleri yurtta duvarıma, eve çıkınca evime astım.

Mart 1999'da Harbiye'de Askeri müzede bir sergi ve söyleşi vardı. Katılımcılar çok samimiydi. Soruların çoğu dergideki fotoğraflarla ilgiliydi, okuyucular dergide daha fazla fotoğrafın yer almasını istiyorlardı. Ama dergi yazarları "Biz fotoğraf dergisi değiliz, gittimiz, keşfettiğimiz yerleri sizlere en işi şekilde anlatabilmek için fotoğraflarımızı özenle çekiyoruz." demişlerdi.

Zamanla Atlas dergisi almamaya başladım. Sanırım onlar biraz tarzlarını değiştirdiler, biraz da benim beklentilerim ve ilgi alanlarım değişti. Dergi ilk başlarda daha çok doğa ağırlıklı konular işlerken zamanla insan konulu dosyalara (örneğin Sufi yolu, Şaman İzleri gibi) ağırlık vermeye başladılar. Bu konuları sevmiyorum değil, dağ, dere, tepe ile ilgili konular daha çok ilgimi çekiyor. Şu an aboneliğim devam etmese de her ay mutlaka bu ay ne varmış diye bakıyorum. Ayrıca Atlas yerine benzer başka bir dergi de almıyorum, çünkü onun yerini tutacak bence başka bir dergi henüz yok. ( Bu konuda biraz fanatiğim galiba )

Bu ay bitmeden nihayet "Atlas Fotoğrafçılarının Sırları" özel sayısını aldım. İçinde 19 fotoğrafçıyla röportaj var. Dergide yer alan resimlerin altında ne zaman, nerde çekilmiş, hatta bazılarında enstantane ve diyafram bilgileri de var.

Derginin diğer bölümlerinde ip uçları (doğa fotoğrafı nasıl çekilir, portrenin ifadesi, panaromik açı), fotoğraf makinası öneriler var.

Detaylı bilgi için : http://www.kesfetmekicinbak.com/atlaslar/diger/01723/

Fiyatı 10 YTL. Arşivimde bulunmalı diyorsanız, tavsiye ederim.

Her zaman keşfetmek için bak!

Pazar, Kasım 27, 2005

Aman Üşümesinler


Bu şeker şeyleri Paşabahçe'den aldım. Tanesi 2,95 YL.

Aslında yapılışı çok basit. Polar kumaş alıp, yumurtayı saracak şekilde üçgen kesin. Dik durması için içine aynı ölçülerde olacak şekilde tela kesin. İkisini birlikte kenarlarını tığla birleştirin. Üzerini süslemek yaratıcılığınıza ve evdeki malzemelere kalmış. Yapımı ne kadar basit değil mi?

Cumartesi, Kasım 26, 2005

Damla Boncuklar

Fotoğraflardaki uzun cam boncukları görünce vurulmuş, her renginden bolca almıştım. Eve geldim, ilk heves denedim, küçük halkalar geçmedi :( Çivi ile bir şeyler denedim içime sinmedi. Elbette bir gün gelir bir şeyler yaparım diye kenara ayırdım.

Taa ki Birben'in sayfasında bu boncukların büyük halkalara daha kolay takılabildiğini görene kadar. Nihayet bu hafta boncukları üçer üçer büyük halkalara takarak çeşitli denemeler yaptım, işte karşınızda.



Cuma, Kasım 25, 2005

Bloglines

Bu aralar çok yoğunum. İşyerinde internete girmek için çok zamanım olmuyor, akşamları da halim olmuyor. Ama bloglines imdadıma yetişti.

MyFeeds'in altında takip ettiğim blogları kaydettim, Elişi, Yemek, Diğer diye de dizinlerde topladım. Eğer blog'a yeni bir mesaj gönderildiyse listede o blog'un adı koyu olarak gösteriliyor, o blog link'inin üstüne tıkladığınız da yeni gelen mesajı görebiliriyorsunuz. Bazen resimler çıkmayabiliyor, onun için orjinal blog sayfasına gitmeniz gerekiyor. Bunun için mesajın gösterildiği sayfadaki blog adına tıkladığınızda orjinal sayfa başka bir pencere içinde açılıyor.

Eğer takip ettiğiniz sayfada RSS varsa buraya kaydedebilirsiniz. Blogger sayfaları için sorun yok, çünkü blogger'da otomatik RSS var. Portakal Ağacı, Tarçın'ın mutfağı, Fiyonk gibi kendi siteleri üzerinde blogları olanlarda ise sayfada RSS yayını olduğu için sorun olmuyor. Ama blogcu'daki blogları buraya kaydedemiyorum, sayfa sahipleri belki kendileri ayrıca RSS feed koyarlarsa bloglines'a kaydedebiliriz.

www.bloglines.com

Yorum yazmaya fırsatım olmuyor, ama her yeni mesaja mutlaka bakıyorum :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...